30 Kasım 2014 Pazar

Kask kafalı olmak..!

30 Kasım 2014
Pazar
BBK pazar turu.

Bu günkü yazıma öncelikle bir arkadaşımıza "Geçmiş olsun." diyerek başlıyorum.
Turun büyük bir bölümünü birlikte güle oynaya pedalladık ama Gürece'den Dereköy sapağına dönüşte,
ön freni fazla sıkmasından dolayı takla atarak düştü.
Aldığımız habere göre bir iki küçük sıyrıkla atlatmış ama kafasını yere çarptığı zaman onu koruyan kask parçalanmış.

Bu kazanın sonuçlarından ders almamız gerekiyor.
Başta BBK Bodrum Bisiklet Kulübü'nün başkanlığını yapan sevgili dostumuz Emrah'ın da aralarında olduğu bir kaç arkadaş bu kask takma işini sevmiyorlar.
Bugün BBK gezisine ilk kez katılan 2 genç arkadaşa, "Neden kaskınız yok?" diye sordum.
"Abi, kusura bakmayın ama hazırlıksız geldik, bir sonraki turda mutlaka takacağız." dediler.
Bu kaza onlardan birinin de başına gelebilirdi ve çok üzücü sonuçlar doğurabilirdi.
Bizim bu gençlere örnek olmamız gerekirken, aralarında kulüp başkanımızın da olduğu en tecrübeli bisikletçilerimizin kask takmamasını nasıl açıklayabiliriz?

Kask takmayan arkadaşlarım, gelin bu konuyu kökten çözelim ve BBK turlarına katılmanın ilk şartının kask takmak olmasını sağlayalım.

Bu kaza beni gerçekten çok üzmüş, gezinin hikayesini yazmak hiç içimden gelmiyor malesef.

Şimdilik fotoğraflarla yetininiz.

Bir de küçük ricam var; 
Lütfen buradan fotoğraf kopyalayıp paylaşmayınız.
Çok beğendiyseniz bloğu ya da sadece bu konuyu paylaşınız.
Teşekkürler.



Kaza geçiren arkadaşımız, bir kaç sıyrıkla atlatmış kazayı.
Konuştuk, kendini iyi hissediyor artık ama bundan sonra çok daha dikkatli sürme sözü veriyor hem kendine hem bizlere.


Saat 8.30 da Karfur'un park alanından, Turgutreis'e doğru hareket ediyoruz.



Yolda, tura katılmak için pedallayan bisikletçiler görüyorum.



Daha önce görmediğim 2 genç arkadaş ve kaskları yok malesef.



Biraz daha ilerde Suat.
Kaskıyla, eldivenleriyle gerçek bir bisikletçi.



Turgutreis'e vardık.
Arabamızı park edip,



Buluşma yerine pedallıyoruz.



Meydanda kimse yok.



Zaten buluşma yeri de burası değil..



Sahilde..



Belediye çay bahçesi buluşma yerimiz.
Esen gelmiş bile.



Diğer arkadaşlar da yavaş yavaş toplanıyorlar.
Her zaman araya karışan bir kuçu vardır.



Mutsuz suratlı da olsa..



Esen, haftasonunu iple çekmiş bisiklet turu için.



Her yerde yasak çünkü heryerde haksız, saygısız davranış biçimleri.



Bisiklet turuna başlamadan sigara içmek de neyin nesi anlamış değilim.
"Günde tek bir sigara içiyorum." mazeret olamaz.



Böyle mis gibi bir havadaki oksijeni boğmanın ne alemi var?



Bu yazımda çok eleştirel olacağım haberiniz ola.



Sabah çayları, kahveleri içiliyor.



Kafasındaki türbana uyumlu bir kask bulamadığını söyleyen yeni bir arkadaş.
Türban seni korur kardeşim, allaha emanet ol sen.



Park yeri bisikletlerle doluyor.



Arka plandaki pembe kasklı arkadaşımız da ilk kez katılacak gezimize.
Aferim kızımıza, başı açık ama aklı başında.



Bodrum'dan 20 km pedallayarak gelen arkadaşlar var.
Bacağım iyileşsin, ben de öyle yapacağım eskisi gibi.



Turun başlaması gecikecek gibi.
Etrafı dolaşıyorum zaman geçirmek için.
Denizden çıkarılan çöpleri geri kazanım ve farkındalık yaratmak için bu iğrenç heykelcikler yapılmış.



Bu kayık mesela.
Berbat.
Daha yaratıcı, daha estetik, daha özenli ve daha sanatsal çalışmalar yapmak için para mı vermek lazım?
Bedava olunca böyle baştan savma mı yapılır?



Buna biraz özenmişler ama bu da olmamış bence.



Tekrar buluşma yerine dönüyorum.



Geç gelenler de katıldı aramıza.
Bundan sonra geç gelenleri beklemezsek, zamanla herkes daha erken gelecektir.
Daha saygılı olalım ve kimseyi bekletmeyelim.



Koca bir sırt çantası taşıyor ama kask, gözlük ve eldiven takmıyor.



Kasksız, gözlüksüz Bisiklet Kulübü Başkanı.



İşte örnek bisikletçi.
Asuman Burcu Balcı 



Aslında, genel olarak bilinçlendik.



Ama istisnasız herkesin kurallara uymasını bekliyoruz.



Kurallar herkesin güvenliği için var.



Mesela eldivensiz kullanmak zamanla avuç içinde nasır yapar.
Uzun sürüşlerde ellerinizde uyuşma olur.
Eldiven en azından bu işe yarar, yere düşünce derinizin soyulmasını önlemek dışında.



Okyay, yeni öğrendiği bir alıştırmayı uyguluyor.
Tek bacakla bisiklet sürme.



Kasksız.



Kasksız.



Fener molamız.



Bu yeni çitin ne olduğunu merak etmiyorum.
Biliyorum ki yine iktidar yanlısı birileri buradan para kazanmanın yolsuzluğunu bulmuş.



Bir güzelliği de bozmayın bre yobaz din tüccarı fırsatçılar.



Kime şikayet edebiliriz ki?
Baştaki hırsızların işi bu da.



Böyle kalsın.



Masumiyet istiyorum.



Hah, Geldi masumiyet.



Yemek derdinde değil, sevgi istiyor sadece.



Terk-i Fener.



Umarım bir sonraki gelişimizde burada bir inşaat başlamamış olur.



Umarız diyoruz ama umudumuz yok ki..!



Olsun,..



Sevgimizi paylaşacağımız bu kedi bile yeter bize.



Bir de bu manzara.



Haydi Akyarlar'a.
Esen, yeni arkadaşımıza bisiklet sürmenin inceliklerini anlatıyor yol arkadaşlığı yaparken.



Akyarlar balıkçıları ağ bakımında.



Ocakta ahtapot kaynıyor.



Kokuya gelen pisi..




Balıkçı; "Biz vermeden yerdeki balığı bile almaz." diyor
Saygılı pisi.



İskele ucundan Akyarlar'a bakış.
Tersim döndü.



Bisikletimin yan ayağı olmadığı için durumumuz budur.



Yaslayacak bir yer bulunca..



Bir teknem bile yok ama olma ihtimali her daim mevcut.



O kadar yol geldik, dinlenmek hakkımız.



Hazır ciğerlerimiz açılmışken duman dolduralım.



Okyay, Bosku anılarını anlatıyor.
"Motora pindim, diyar diyar gezdim." şeklinde.
Hayret, sigara içmiyor.



İşte bir başka sigara tiryakisi.
Bir bisiklet turunda olması umurunda değil.



Ne olacak ki?
Alt tarafı BBK Bodrum Bisiklet Kulübü.



"Ne diyorsun abi? BBK bir tanedir. Bak ben sigara içmiyorum, sizin tişörtlerden alabilir miyim bi tane?" mi diyor?
Yok yok, sadece "miyav" dedi..



Aşağısı Bağla.
Burası da 5 yıldızlı işgal.



Heryer gibi.



Geride kalanları beklemek için güzel manzaralı bir yer.



Önce gelenler manzaranın keyfini çıkarır.



Sonra gelenler diyorlar ki; "Biz gelene kadar siz dinleniyorsunuz. Sonra biz dinlenemeden hemen devam ediyoruz."
Bir de şöyle düşünelim; Siz yolda dinlene dinlene pedal basıyorsunuz zaten.
Nazik bedeninizi biraz zorlarsanız, bu güzelim manzaranın keyfini siz de çıkarabilirsiniz.
Nasıl? Anlaştık mı?
Basın pedala.



Şu anki biz.



Eskiden olsa herkes coşkuyla ellerini kaldırırdı.




Şimdiyse "Mecbur muyuz?" der gibiler.



Tuhaf.



En zorlu yokuşlardan birini daha bitirdik.



Özgür'le foto-piştiye devam.


Bu da Özgür Damar'ın foto-piştisi.




Aa, Güneş bile gelmiş.



"Ne oldu, bir arıza mı var?" diye yaklaşıyorum.
"Trek bu, arıza olmaz bunda." diyor Emin.

Ee, ne bakıyonuz o zaman? Hiç mi Trek görmediniz?



Bazı lapacılara yardım etmek zorunda kalıyoruz.
Kendilerini ve bisikletlerini utanmadan sıkılmadan bize taşıtıyorlar.



Emrah, "Olsun be abi. Elimize mi yapışır?" deyip duru.



Yokuş daha bitmedi, lapacı servisleri devam ediyor.
Hiçbir yardım almadan, yürümeden, hatta dinlenmeden bu yokuşları tırmanan arkadaşlarımı candan yürekten alkışlıyorum.
Onlar da bu gezilere lapacı olarak başladılar ama artık her yokuşu pedallıyorlar.
Benim sözüm yenilere değil.
2 yıldan beri bizimle turlara katılıp, hala yokuş yardımı alanlaradır serzenişim.
Madem bizimle olmak istiyorsunuz, arabayla gelin, siz de yeni katılanlara yol yardımı yapın.
Daha önceki yardımlara karşılık olarak, en azından.



Gürece'de yeme içme molası.
Ahmet beyin hanımı bizler için börek ve kurabiye yapmış.
Bayıla bayıla tükettik.
Çok teşekkürler.



Eee, üstüne de pöfürdete pöfürdete cigara tellendirmeden olmaz.



Kötü örnek olunurmuş.
Olsunmuş.!



Gürece'den Dereköy'e güzel bir iniş var.



Sal pisleti gitsin gari.



Ellerini bile bırakabilirsin.



Kaymak gibi pürüzsüz asfalt.



İnişin hemen dibinde Dereköy sapıvedik.
Hızını ayarlayamayan arkadaş işte bu dönüşte yapıyor o hatayı ve yere yapışıyor.
Herkes hata yapabilir.
Bunlardan ders çıkaralım ve hataların tekrarına meydan vermeyelim.



Burcu, yokuş çıkışında taktik veriyor.
"Büyük vitesle abanarak çıkmak yerine küçük vitesle hızlı pedal çevirin, daha az yorulursunuz." diyor.



İşte, saygısız insanımız yola yaydığı kum.
Yol biraz sıkışık olsa, bisikletçi burada kumların üzerine çıkabilir.



"Dikkat, öküzün biri yola kum dökmüş." demek istiyor bu tabela.




Değirmenlere doğru çıkarken çocuklar yol kenarında bisikletçileri sayıyorlar.
14, 15, …
Yanlarına gidip "Eller havaya" oynuyoruz.
BBK dan daha başarılılar.



Yokuşun sonunda,



Okaliptus ağaçları gölgesinde,



Fatih'in objektifine,



Benim küçük Nikon'uma,



Nuran'ın iki büklüm nişan alışına,




"Eller havaya."
Oh bee, sonunda oldu.



Bir yeni asosyal arkadaşımız oldu.



Herkes kabulümüzdür.



Yeterki bisiklet sevdalısı olsun.



Yeterki hayat dolu olsun.



Sonunda birileri kanka olur illaki.
Eminçom'la benim gibi.



Her zaman en güzel köy Gümüşlük.



Dalgıç bomboş, zaten sahibi yaz sonunda gitmiş.



Orada oturup, yan kahveden çay servisi istedik vermediler.
Biz de bir daha orada oturmayacağız.



Nuran ve fotoğraf makinesi.
Canım arkadaşım.
Eskiden birlikte pedallardık ama dizlerindeki küçük bir rahatsızlık yüzünden bir süredir sadece fotoğraf çekmek için katılıyor gezilerimize.



Belediye'nin yerinden aldığımız çayları yine  Dalgıç'taki masalarda içiyoruz yandaki kahveye nispet yaparak ve ardından Turgutreis'e, başladığımız yere dönmek için pedallıyoruz.



Bu son etapta herkes istediği gibi davranmakta serbest diyoruz.
Çünkü farklı bölgelerden gelen arkadaşların yolları ayrı.
Yine de tur boyunca en toplu sürüşümüzü bu etapta yapıyoruz.
Bunun en büyük nedeni hiç yokuş olmaması elbette.



Gün bitiyor.



Pazar turumuzun da sonu.



Bakın, tur sonunda nasıl kuzu gibi olduk. :)



Dönüşü Fatih'in kamyoneti ile yapacağız.



Yoldaki sohbet yetmiyor, Oasis'te son molamızı verip, evlere dağılıyoruz.


Siz siz olun, kask, eldiven ve gözlük olmadan bisiklete binmeyin. 

Olur mu?



..

.





Hiç yorum yok: