5 Ocak 2014 Pazar

Çömlekçi turu.

5 Ocak 2014
Ne güzel bir tarih.
Ortalama 4 saatlik uykuylayım. Ama sıkı bir kahvaltı ettim.
7:50 de buluşma yerindeyim.

Hikayeye başlamadan hatırlatayım;
Fotoğrafların üzerine tıklarsanız, daha büyük görebilirsiniz.


Antik Tiyatro önünde in, cin ve birkaç arkadaşı tek kale maç yapıyorlar ama bizimkilerden eser yok.


Ben de güneşi kafamdan doğurma çalışmaları yaparım.


Bensiz ve kafamsız gündoğumu.
Canım Bodrum.


İşte yüzümü güldüren olay.
Seçkin saat tam 8:00 de geldi.
10-12 dk bekleyip yola devam ettik.
Hacı ve İsmail yoldalarmış.
Onlar nasılsa bizi Yokuşbaşı sonunda yakalarlar.


Avustralya'daki arkadaşım Pelin; konutların bitmek üzere, seni de bahara bekleriz canım.


Pelin Konutları'yla ilgilenirken Seçkin bana yetişiyor.


Yokuşun zirvesinde soluklanırken tam da düşündüğüm gibi İsmail ve Hacı ikilisi bizi yakalıyorlar.


Yüzleri her zaman güler diyeceğim ama Hacı'nın yüzü bugün gülmüyor.
Çünkü o hasta.
Hasta olduğu halde yine bisikleti ile bize katılmış.
Helal sana Hacı.
Umarım bu gezi sana iyi gelir.


Güvercinlik'te kahveye giriyorum ve sobanın yandığını görüp çok mutlu oluyorum.
Çünkü üzerimdeki hemen herşey sırılsıklam oldu terden.
İsmail'il gazına gelip ben de bastım ve sonuç; ter ter ter.


Emin'le soba başında çaylarımızı içerken çok keyifli bir sohbet yapıyoruz.
Bu arada herkes gelmiş ve yola çıkmak için hazır.


Ayşe tüm bisiklet turlarında çocukluğuna dönüyor.
Neşeli ve mutlu.


Emrah bize gideceğimiz yerler hakkında bilgi veriyor.
Güvercinlik'ten ilk kez aramıza katılan bir yeni bisikletçimiz var.
İlerleyen fotoğraflarda görürsem gösteririm.


Ayten'i zaten biliyorsunuz.
Bir süredir turlara katılamıyordu hasta olduğu için.
Şimdiyse turp gibi maşallah.
Yeni pempiş kaskı da pek yakışmış.


Dr Sezgin yine bizi güldürmeyi başarıyor.
Taktığı maskenin onun tanınmasını engellemeye çalışmasından başka bir işe yarayacağını sanmıyorum.
Ayrıca o işe de yaramaz çünkü biz, doktorumuzu 100 metreden tanırız.


23 kişilik bir tur bu.
Maşallah artık 20 kişiden aşağı tur olmuyor zaten.


Bodrum'dan Güvercinlik 20 km.
Biz ısındık gelirken.
Ama buradan katılan diğer 19 arkadaşımız yolda ısınacaklar.


Biraz ileriden Mumcular yoluna sapacağız.


Kemer köyünün sapağına kadar durmuyoruz.
Hava sisli ve soğuk.


Artık herkesin kasları ısınmış durumda.


Fotoğraf kadrajıma gir diyorum Füsun'a.
O da atıyor kendini konunun içine.
Bana poz verirken dengesini kaybedip düşüyordu az daha.


Geride kalanları bekliyoruz.


Onlar gelince öğreniyoruz ki bu sapaktan gidilmiyormuş Kemer'e.
Hayır. Minibüsle gelmediler tabi.
Bisiklet turundayız.


Biz de devam ediyoruz.
Aslında bu fotoğrafta ağacın arkasındaki sisli görüntüydü konu ama bisiklet üzerinde kadraja düşen görüntü bu ağaç sadece.
Ama güzel bir ağaç.


Emir adeta uçuyor bugün.


Doğa bize şahane görüntüler sunuyor.
Kimini yakalıyor kimini hafızamıza kaydediyoruz.
Fotoğraflayamadığım görüntüleri de siz hayal edin zahmet olmazsa.
Ya da hemen bir bisiklet edinip antrenmanlara başlayın ve bundan sonraki turlarımıza katılın.


Kemer yoluna girdikten sonra güneş ısıtmaya başlıyor.


Herkes üzerindekileri daha yazlık giysilerle değiştiriyor.


Doktorum hala maskeli ama..


Ersen çifti de montlarından vazgeçmemişler henüz.


Kemer inekleri.


Çoban'a (sanırım sahibi) "Kaç para bir inek?" diye soruyorum.
"Almayacaksın, ne soruyorsun?" diye bir soru cümlesiyle cevap veriyor.
"Birgün inek alacak olursam beni neyin beklediğini bilmek istiyorum." diyorum.
Beni ciddiye almayıp inekleriyle birlikte gözden kayboluyor.
O sırada lambadan bir cin çıksa; "Dile benden ne dilersen." dese, inek dilerdim.
Ama ortada lamba yok ki, cin olsun.


Boşver ineği Nezih, bisiklet neyine yetmiyor?


Basın pedallara çocuklar.


Ben de görüntülerinizi Nikon'umun kafıza kartına hapsedeyim.


Emin'in bu stiline hayranım.
Ben de deneyeyim dedim az daha duvara yapışıyordum.
Adam bu stile ulaşmak için kimbilir ne aşamalardan geçti.
Ben de herşey "Armut piş, ağzıma düş." misali hemen benim olsun istiyorum.
Cin mi? … Olur canım.


İşte gerçek koyunlar.
Doğada, sağlıklı, verimli, yararlı ve güzeller.
Nerede bunlar, nerede Tayyip'in sahte koyunları.




Süper bir kahvehane.
"Asmalı"


Bizimle birlikte ultra oluyor anında.


Köy meydanının hemen arkasında ineklerin besi saati.
Bu inekler insanın gözünün içine bakıyor yahu.
Neredeyse konuşacaklar.
Ben böyle düşünsem de onlar sadece "Möö" diyorlar.
Ama o "Möö" de bile ne anlamlar gizli.
Gözümün içine bakıyor yahu.


Salak tavuklar öyle mi ya?
Onlara doğru yaptığın ilk hamlede senden uzaklaşırlar.
Hiç de dost canlısı değillerdir.
Nerede inek? Nerede tavuk?
Çok fark var.


Sevgili Atam, bizleri izliyor.
"Aferin çocuklarım. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur." dediğini duyar gibiyim.


BBK nın çiçekleri, güzel bisikletçilerimiz yine ikram yarışında.
Ben de bir dahaki tura ikram edecek birşeyler getireceğim yanımda.
Çok havalı oluyor.


Bu köye muhtar olsam bana yakışır mıydı?


Imsık Askeri Havaalanı
Fotoğraf için zorla izin alıyoruz.
Çok işgüzarlar.
Herkes görsün diye helikopter ve uçak sergiliyorlar, fotoğrafını çekmek isteyince de "Yassah." diyorlar.
İzin aldık ve görüntü sabitleyicimizin içine hapsettik.


Hülooooğğğğ..


Yasakları delmekte üstümüze yoktur.
Peah.


Ya, ne güzel yerler buralar yaa..


Kim gelmedi?
Ne oluyor?


Biber.


Biberlerin yakındalar ama onlar çok tatlıdırlar.
He he.


İşte o tatlı şeylerden ikisi.
Haksız mıyım?


.. ve diğer tatlı şeyler.


İyidir arkadaşlarım.
Zaten bisikletçi oldukları için 1-0 öndeler diğer insanlardan.


Yol ayrımlarında daha yavaş gelen arkadaşlarımızı bekliyoruz.
Sonra da yolumuza devam ediyoruz.


İşte bunlar tam birer hanımefendiler.
Mola yerine gelmeden bisikletlerinden inip, sakince yanımıza yaklaşıyorlar.


Artık dönüş yoluna geçtik.


Güvercinlik'e doğru şahane bir manzara eşliğinde kıvrılarak ilerleyen bu yolda, güneşin yüzümüzü pembeleştirmesine izin veriyoruz.


Biz izin vermesek de o görevine devam ediyor zaten.


Hayat kaynağımız.


Ben.


Hale.


Emir.


Fatih.


Son bir mola.


Bu kahvede daha önce de başka bir gezide, Kerim ve Ercüment'le  mola almıştık.



Öyle hemen dönebilmek yok.
Bir ton yol geldik.
Şimdi de bir ton döneceğiz.


Füsun bana paparazzi muamelesi yapıyor.
Bir daha fotoğrafını çekerken 2 kere düşüneceğim.



Ağaçlara açılmış kumaşları görünce Füsun; "Senin günlüğe konu çıktı diyor."


Hacı ve Emir türbe keşfindeler.
Bunun bir ekmek fırını olduğunu düşünüyorlar.
Öyle mi?





Dönüş yolu çok renkli.



Yol kenarlarını süsleyen çiçekler zamanı şaşırtıyorlar.
Bahar mı geldi?



Bahar gelmedi ama Ayten geldi.


Bu Thomas çok komik çocuk.
Önce ödüm patladı onu yolda yatarken görünce.
Düştü sandım.
Sadece dinleniyormuş.


Hacı bugün foto-pişti bile yapmadı benimle.
O derece hasta yani.




Thomas sürekli telefonda.
Ya mesajla ya konuşarak.
Merak edeni çok anlaşılan.


Emir'de bugün büyük insan gibi arkadaşlık yaptı herkesle.


Güzel havada köylüler de sokaklarda.


.. ve çok tatlılar.


Biz buradan ayrılıp, Bodrum'a pedallamak istedik ama Emrah ve diğer arkadaşlar bırakmadılar.
Turu birlikte tamamlayalım dediler.


Tamam dedik, kırmadık onları.


Bu çirkinlik abidesini görmek için değil elbette.
Yapımı durduruldu denen otel harıl harıl yapım çalışmasında.


Bu güzellikler için geldik buralara.


Pina Otel çok güzel.


Yazın buraya tekrar gelmek istiyorum.


Artık ayrılık zamanı geldi.


En az 25 km yolumuz daha var Bodrum'a ulaşmak için.
Kalanlar arabalarıyla dönecekler.


Thomas hep peşimde.


Biz, gurubun en yaşlısı ve en genci olarak iyi anlaştık.


Herkes birbiriyle iyi kaynaştı bu gezide.
Her gezide birbirimizi daha çok tanıyor ve seviyoruz.


8 kişilik ekip birlikte pedalladık Bodrum'a.


Sadece İsmail bizden kopup gitti.
Sanırım geç kalmıştı.


Thomas'la ayrılma noktası.
O, buradan İçmeler'e, evine gidecek.
2-3 km si kaldı.


Thomas bugün ortalama 60 km yol yaparak, gerçek bir bisikletçi olduğunu kanıtladı.


Gün doğarken başlayan turumuzu, aynı noktada gün batarken bitiriyoruz.


Şahane bir gün geçirdik.

Yaşasın bisiklet.

Yaşasın dostluk.






1 yorum:

Yelken dedi ki...

Sevgili Dostum;
Bu güzel Blog için seni tebrik ediyorum; pek çok güzelliği bizlere tekrar yaşattığın için minnettarım. "Espri zekadan gelir" sözünün ne kadar doğru olduğu da bir kez bir daha teyit ediyorsun...