Saat 13:00 Tepecik Kafe'den Ercü ile yola koyulduk.
Ne zamandır işleri yüzünden iyice bunalmış, kafa açacağız bugün.
Ercü: "Nereye?"
Nezih: "Bitez'e gider, Aktur fırınında portakallı kek yer, Şaşı'yı severiz"
Ercü: "Tamam."
Bayılıyorum bu adama, mantıklı bir şeyse söylediğin, anında "Tamam."
Hiç dolaştırmaz lafı.
Bu adamlardan çok az kaldı malesef.
Değerini bilelim, sevelim, sayalım lütfen.
Bitez'e vardık bile.
İkimiz de bisikletimizi özlemişiz.
Askeriyenin oradaki yokuş, ardından Gümbet'ten sonraki çıkış bize çerez gibi geldi.
Aktur fırınına 5 dk kalmışken ben, "Şu dere yatağına girelim mi? İleride Şapel var."
Yine lafı hiç dolandırmadan Ercü'den cevap: "Tamam."
Bu yol çok keyifli.
Biraz bozuk ama çok eğlenceli.
Biz de eğlendik gari.
Hem de çok eğlendik.
"Dikkat !
Bu ağaç anıtsal değerde olup,
Bitez Belediyesi tarafından
Koruma altına alınmıştır.
......... "
Bitez Belediyesi'ne söyleyelim de bu tabelayı değiştirsin.
Yazının yarısı okunmuyor.
Ağacın cinsi ve kaç yaşında olduğu filan yazıyordu o okunmayan yerlerde.
Neredeyse 20 yıl önce de bu ağaca sarılmış ve reiki vermiştik ona Arbil'le beraber.
Onu yeniden görmek ne güzel.
Canım ağaç.
İşte Şapel'e vardık bile.
Ben makineyi otomatiğe alınca Ercü;
"Yanıma gel yanıma." diyor, ben de;
"Yanıma gel yanıma da
Otur yanı başıma aa aaa."
diye şarkıya devam ediyorum.
Siz sesleri duyamıyorsunuz ama Şapel çınladı kahkahalarımızla.. :)
Sonunda Aktur fırınına gelip, portakallı kek ve çaylarımızı söylüyoruz.
Fırıncı arkadaşa soruyorum;
"Nerede bizim Şaşı?"
O da; "Buralardadır abi, birazdan çıkar ortaya." diyor.
Masaya oturduktan 2dk sonra ayaklarımın dibinde böyle bir şey oluşuyor.
İşte bizim Şaşı.
Çok tatlı bir yumaktır o.
Ben portakallı kekimden ona ikram ederken garson, "Yemez abi boşa uğraşma." der.
Ardından Ercü; "Ben az önce verdim yemedi." diye onu destekler.
"Ben verirsem yer." derim ...
...ve yer.
Hatta öyle 5 lokma daha yer.
Beni kırmaz. ;)
Ercü bisikletlere bakmaya başladı.
Anladım ve "Hadi." dedim.
Cevap; "Hadi."
Aktur yokuşu, Yahşi yokuşu ve ardından meşhur Karaincir yokuşu.
Her birini soluksuz çıkıp, buraya kadar durmadığımıza inanamıyorum.
Bu ikili süper.
Böyle olunca da uzun yol kararı almak çok kolaylaşıyor.
2 hafta sonra Gökova yapmaya karar verdik.
Karaincir'de "Dikkat İnek" tabelası var ama inek yoktu.
"Nerede bu inekler?"
Turgutreis'te güzel bir çay molasından sonra duraklama yapmadan 1 saatte Bodrum'a varıyoruz.
(Sadece Ortakent'te su almak için durduk.)
Çaktırmadan 50 km yapmışız.
İyi geldi be.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder