5 Nisan 2015 Pazar

Kurt puslu havayı sever.

5 Nisan 2015
Pazar

BBK Çanakkale'de.
Burada kimler kaldı bilmiyorum ama kimseden ses seda yok.
Ben de bir arkadaşımla sözleşmiştim bugün için ama onun işleri çıktı.
Tam ne yapsam diye düşünürken, Hasan feyste, "Korsan tur var mı?" diye yazınca,  30 dk sonra buluşmak üzere sözleştik.



Saat 01.00 gibi evden çıkana kadar hava günlük güneşlikti.
Birden, gri bulutlar tepemizde toplanmaya başladı.



Rüzgar yok, fırtına yok, mis gibi hava hala.



Hasan'la Ortakent Kipa kavşağında buluşup Turgutreis'e doğru pedallayacağız.



Kavşakta Hasan'ı beklerken.



İşte geldi bizim oğlan.



5 dk gecikti ya hemen telafi edecek, yokuşta öyle önden önden.



İsmi lazım değil, bazı arkadaşlar gibi önden gidip gözden kaybolmuyor.
Genel olarak birlikte sürdük.



İslamhaneleri'ni geçtikten sonra Hasan hızlanıp, arayı açınca ben de Turgutreis'e arka yoldan gidip ona sürpriz yaptım.



Yokuşu tırmandıktan sonra beni beklemiş, gelmeyince merak edip geri dönmüş.
Benim saptığım yerden telefon edince, "Ben de oradan gittim, çoktan gelip çayımı söyledim. Neredesin yahu." şeklinde, yavuz hırsız durumuna geçtim.
O da geldi çaylarımızı içip Gümüşlük'e doğru pedalladık.
Yolda Mehmet ve Levent'i gördük, onlar da dönüyorlardı.
"Bizim kimbilir kaçıncı gidip dönüşümüz bu." diye hava da attılar.
Gümüşlük'e girerken de Erkan ve bir arkadaşını gördük.
Tahmin ettiğim gibi herkes "2li delilik" durumunda bu gün.



Gümüşlük'te takılmayıp devam ediyoruz.



40-50 km lik "Lay lay lom tur." olsun demiştik ama öyle olmayacak gibi.



Yalıkavak yoluna dalıverdik.



Bu tarafın uzun yokuşları meşhurdur.



Hasan' da 2 haftadır bisikletten uzakmış benim gibi..



O yüzden mümkün olduğunca sakin sürmeye çalışıyoruz.

Yalıkavak'ta Nurullah'ın dükkanına uğradık, kapıdan.
Bize su, elma ve muz ikram etti sağolsun.
O da gelecekti ama misafirleri gelmiş malesef.



Gündoğan'a girmeden transit geçiyoruz.



Gündoğan'ı geçince, "Gel sana güzel bir yol göstereyim." diyorum ve orman yoluna dalıyoruz.



Daha önce motorla, Dağbelen köyünden bu tarafa geçmiştim ama bu başka bir yol.



Bu da Dağbelen köyüne gidiyor ama şansımıza toprak yol.



Birkaç insan ve birkaç köpek dışında sadece doğa var.



2 büyük kangalla karşılaştık bir evi geçerken.
Allahtan sahipleri oradaydı, yoksa bize musallat olmayı çok istiyor gibiydiler.



Köpekleri atlattıktan hemen sonra elma molası veriyoruz.



Kuş sesleri ve aşağıda akan derenin sesi müzik gibi geliyor bize.



Terimizi daha fazla soğutmayalım, daha çıkacak çok yokuş var.



Zaten toprak yola girdiğimizden beri sürekli tırmanıyoruz.
Burada da kısa bir mola verdik.
Bir iki damla yağmur düşünce, yağmurluğumu iyi ki getirmişim diye sevindim.



Bir süre sonra üçüncü damla gelmeyince, küçük bir bulut şakası olduğunu anladık.
Yağmurluğu hemen çıkardım tabi.
Çünkü zaten yokuş çıkıyoruz, vücut hava almayınca terletiyor.



Bu kadar tırmanınca aralardan manzaralar da yakalıyoruz.



Tırmanış burada sona eriyor.



Yarımadanın en yüksek yeri değilse de onun gibi bir şey işte.



Pardon, karşıdaki dağı görmemişim.

Bundan sonrası oldukça hızlı bir iniş oldu.



Hasan'la buluştuğumuz yerde ayrılıyoruz.
Hasan, çok iyi bir tur arkadaşı.
Sportmen kişiliği ve milyon dolarlık bisikletiyle gönüllerimizde taht kurmuş bir arkadaşımız.
Bu güzel tur için teşekkür ediyorum.



Onca yolun üzerine sokağın yokuşunu da hiç zorlanmadan tırmanıyorum.



Yeniden eski sağlığıma ve gücüme kavuştuğum için, tüm evrene teşekkür ediyorum.




..


.








Hiç yorum yok: