13 Eylül 2014 Cumartesi

Acımadı ki..!

7 Eylül 2014

Hiç kimsenin yaralanmadığı bir günün ertesiydi…

Bir önceki gece Mavi'de program 05.00 de bitti ve 06.00 da ancak yatabildim.
Mavi, Bodrum'da en sevdiğim yerlerden biridir ama orada sahne almanın da böyle bir dezavantajı var.

8 saat uykumu almadan kalkmam.
Kahvaltısız güne başlamam..
Face'te haberleri gözden geçirmeden de güne başlayamaz oldum.

3 günlük soğukalgınlığı halsizliğim sürmekte ama bisikletim beni çağırıyor.
Yazdım feyse, saat 17.00 pedallayalım diye.


Olgun, saat 17.02 de kapımda..



"Hakan yolda, bekleyelim mi?" diye sordu Olgun.
"O bizi yakalar, bas pedala." dedim.



Yokuşbaşı'nı zırt diye çıktık.
İhsan' da Mangalcı'da katılacak bize.



Hakan hala yoldaymış, yakalar bizi o..



Biz, üçümüz, Kızılağaç'tan Yalı'ya doğru sohbet ede, foto çeke ilerledik.



Kızılağaç pazarına uğrayıp, 2 muz aldım kendime.
Birini hemen orada indirdim mideye.
Hastayım, enerji lazım.



Yalı Cafe'ye vardıktan 5 dk sonra Hakan yetişti bize.



Madem takım tamam, durmanın anlamı yok.
Basalım pedallara.



Biraz ter atalım beyler.



Çiftlik arka mahalleden dolanıp..



Örnek olduğumuz ve heveslendirdiğimiz çocuklara selam edip..



Taş masalı kahveye ulaşıyoruz.



Mola zamanı.



Güz geldi ama havalar hala sıcak.



Biraz terledik gari.



Bende bir maymunluk var ama...



Gözüm bisikletimde..



Fazla takılmayıp devam ediyoruz yolumuza.



Önce yolu yanlış hatırlayıp Etrim yokuşuna dalıyoruz.



Sonra hatırlayıp, geri dönüp, Taş Masalı Kahve'nin yanından dalıyoruz Alazeytin yoluna.



Güneş, karşı dağlarla flörtleşirken..



Çiftik arka yollarından geçip..



Hafiften tırmanışa geçiyoruz..



Gölbaşı'nın gölü yaz sonunda bu hale gelmiş.
Olsun, yağmurlar başlayacak ve yine içinde ördekler kazlar yüzecek.



Gölbaşı'ndan sonra yol güzelleşiyor.



Her ne kadar bisikletime incecik yol lastiği takdıysam da toprak yollara bayılırım.



Kaymamaya çalışarak fotoğraf çekmek de eğlenceli..



Hastalık gücümü düşürmüş, çocuklar benden önde pedallıyorlar.



Bu yokuşlarda terlemek yarayacak bana.



Neşemiz yerine geldi bee.
Yaşasın yokuşlar..



Bizimkiler yine önden önden pedallıyorlar.



Uzun tırmanışın zirvesine vardığımızda güneş ve dağlar flörtü bitirmiş ve ilişkiye başlamışlardı bile.



Zirve kutlaması benden.



Biraz soluklanıp..



İnişte son kızıllıkları görüntüleyip..



Keçilerle yarışmaya başladık.



Genelde yolun dışına çıkarlar ama buradan araç geçmediği için yolu kendilerinin bellemişler.



Siz misiniz çekilmeyen?



Onlar keçiyse, ben de oğlağım.
Yanlarından geçip önlerine çıkıyorum.



Aralarında olmak ne güzel.



Yeniden beni geçmelerine izin veriyorum.



Sonunda yoldan ayrılıyorlar.



Daha sonra yol asfalta dönüşüyor ve hızlı bir inişle Kızılağaç yoluna ulaşıyoruz.



Önümüzde Kızılağaç var ve hava kararmak üzere.



Mangalcı önünde İhsan'dan ayrılıyoruz.
O, buradan arabasıyla Yalıkavak'a gidecek.
Biz de Bodrum'a...



Bodrum'a varmadan, Yokuşbaşı inişinde, bir kamyondan yola dökülen mazot yüzünden düşüyorum ve ambulansla Devlet hastanesine getiriliyorum.
İhsan, Yalıkavak'tan geri dönüp yeniden bize katılıyor.



Çok eğleniyoruz ve bu düşüşte hiç bir çizik almadan kurtuluşuma şaşıyoruz.
Sağ ayağımı oynatamıyorum, bu yüzden hemen rontgene gönderiyor doktor beni.


Rontgen sonrasında uyluk kemiğinin, eklem topuzuna yakın yerinde yerinden ayrılmamış bir kırık tesbit ediliyor ve geçici koruyucu alçıya alınıyor sağ bacağım.



Üstad işini biliyor..



.. ve işini hızla bitiriyor.
O gece hastanede kalıyorum.

Pazartesi sabahı, gereken ameliyat için kullanılacak skopi aletinin bozuk olması yüzünden beni Muğla devlet hastanesine ambulansla sevk ediyorlar.

Muğla'da yapılan inceleme ve testlerden sonra, ameliyat için gerekli malzemelerin temini 2 gün içinde gerçekleşir diyorlar.

Pazartesi gecesi' de bir önceki gibi, Olgun kalıyor benimle refakatçi olarak.

Salı günü doktor müjdeyi veriyor; "Yarın ameliyat".
Akşam üzeri Bodrum'dan İhsan, Emrah ve Şebnem geliyor ziyaretime ve Olgun onlarla Bodrum'a dönüyor. Zaten 2 gündür işine gitmiyor. Benim için izin aldı.
Olgun, çok teşekkürler kardeşim.

Salı gecesi refakatçisiz kalıyorum ve bu biraz moralimi bozuyor.
"Bir şeye ihtiyacın var mı?" diye soran bir arkadaş ne kadar önemliymiş meğer.

Çarşamba günü saat 9-10 gibi ameliyata gireceğimi düşünürken saat 14.00 e kadar uzayan zaman zor geçiyor.
14.00-16.00 arası süren ameliyat sonrası 18.00 de Hülya yetişiyor imdadıma.
Onun gelmesiyle yüzüm gülüyor.
Geceyi sabaha kadar konuşarak geçiriyoruz.
Arada 5-10 dk lık kestirmelerle sabahı ediyoruz.

Perşembe günü kahvaltı sonrası doktorların gelmesini beklemek yeni bir heyecan.
Doktor, ne zaman taburcu olacağıma karar verecek olan kişi.
Özgürlüğüm onun ağzından çıkacak sözcüklere bağlı.


Çok başarılı bir ameliyatla sağ bacak uyluk kemiğimdeki kırık metal desteklerle bağlanıp, eskisinden daha dayanıklı hale geliyor.

Doktorum Dr. Cem Yalın Kılınç konuşuyor; "Cuma taburcu edebilirim seni." 
Başarılı ameliyat için çok teşekkür ediyorum.
Koltuk değneği ile yürüme izni de alıyorum.


Doğru tuvalete.



Artık rahat rahat yiyebilirim.
Canım arkadaşım Hülya'nın hazırladığı meyva tabağı büyük bir ödül benim için.



Kaunos bisiklet festivaline giden BBK'lı dostlar Sabahnur ve Mine uğramadan geçmiyorlar.
Çok tatlılar.


Madem BBK burada o zaman bir BBK fotoğrafı alalım.



Ben ne şanslı bir adamım yahu..
Arka sırada Canan, Füsun ve Bahar..
Onlar da Kaunos bisiklet festivaline gidiyorlardı.
Çok keyifli bir perşembe günü geçiriyorum, refakatçim sevgili Hülya ve ziyaretime gelen arkadaşlarımın verdiği moral sayesinde.

Cuma günü kahvaltı sonrası sakal traşımı olup doktor kontrolu bekliyorum ve beklediğim haber geliyor.
"Bugün taburcusun."

Canım arkadaşım Ayşe geliyor beni almaya ve üçümüz birlikte güle oynaya Bodrum'a dönüyoruz.



Ne olursa olsun eve dönmek büyük mutluluk, 3 saatlik bisiklet turuna çıkıp, 5 gün sonra kırık ama yenilenmiş bir ayakla da olsa.



..

.








Hiç yorum yok: