23 Mart 2014 Pazar

Ye, iç, pedalla..!

Saat 03.00 de yat.
Sabah 9.00 da kalk.
Dünkü 100 km den eser yok.
İyi gidiyor.



Gençler ve delikanlılar sabah güneşinde.



Pazar turu başlangıcı.



Fatih, her turun öncesinde, ortasında ve bilimum zamanlarda bu lastiği şişire şişire bitiremedi.
Ben şiştim, o şişmedi.



Bu da biraz şişmiş.



Burcu Balcı, deneyimlerinden söz edip bizi onurlandırdı.
Yakında olacak MTB yarışlarına hazırlanıyor.
Eğer Türkiye giderse o da milli takımla birlikte olimpiyatlara katılacak.
Yolun açık olsun Burcu.
Umarım gitmeden önce birlikte pedallayabiliriz.



Komşusunun bebeği ile aşk yaşıyorlar.
Kamerama poz versin diye onunla konuşmaya çalışırken o da Burcu'yu öpücük yağmuruna tuttu.
Zorla bu pozu verdirebildi.
Çok şeker.



Şurada duralım, bir grup fotosu alalım diye dizildik dizim dizim.



Ben de ön safhada yerimi aldım başkanın yanında.



Koskoca yol dururken kaldırımdan gitmek nedendir?



Çünkü aramızda trafikten korkan çok yeni bisikletçiler de var.



Emrah ve Okyay trafikten korkmazlar ama onlar da grup sürüşünün kurallarına uyarlar.



Kurallara uymayan bir ben varım.



Benim bahanem hazır; fotoğraf çekiyorum.



Alan memnun satan memnun.



Hayri usta motosikletiyle Fatih gibi en arkadan grubun soncularını toplamayı görev edinmişler kendilerine.



Çoğu eski bisikletçi, böyle görevleri kendi seçimleriyle üstleniyor.



Kimse kimseye sen şunu yap demiyor.



Esen, bu turda ekip başı pedalcısı (EBP) olmak istedi, kimse hayır demedi.



Ben, bir sürü direktiflerle grubun yönlendiren kişisi olmayı seçtim ta başından beri, kimsenin şimdiye kadar bir itirazı olmadı.



Emrah, bu ilk duraklamada, turun bundan sonraki kısmı hakkında hatırlatmalarda bulunuyor.



İkinci duraklama; Gümbet sahili.



Burada, yeni arkadaşlarla tanışma fırsatı.
Miray.
Kaskı İstanbul'da ama Gezi'den kalma bareti yanında.
Çok şirin.



Gümbet sahilinin sonuna kadar pedallıyoruz.



Sahil şeridinin sonunda lodosun kumu yüzünden batan bisikletleri elinde götürüyor canım arkadaşlarım.
Aslında bu bölümü pedallayarak geçemeyen en fazla 3-5 bisikletçi vardır aramızda ama onlar baş tarafta olunca arkada kalanlar da "Acele işe, sırada bekleyen var." kuyruğu oluşturdular.



Baktım ki iş uzayacak..



Geri dönüp bu adanın etrafından dolanıp önlerine geçiyorum.



"Ne zaman geçtin sen öne yahu? Hiç görmedim."



He he hee.. 



Hafif bir meyile.. 



..yokuş muamelesi yapanlar var aramızda.



Daha da abartıp yürüyenler bile var.



Bizimle ilk turu ama yürüme filan yok.
Yokuşlar zorlu dedi ama hiç yürümedi.
Helal, Miray.



Bu arkadaşın da adını bilmiyorum ama katıldığı her turda en iyi sürenler arasında her zaman.



Zorlansalar da, yorulsalar da yılmadan mücadele edenler ve yanında ona destek olup taktikler veren eski bisikletçilerin tecrübelerinden sonuna kadar yararlanmayı bilenler var.



Huysuzlanıp, ben acemiyim ne yapalım diye tersleyen de var. Olma mı?



Onları da hoş görüp, zamanla alışmalarını ve bu huysuzluklarını da yenmelerini diliyoruz.



Her yokuşun sonunda onların geride kalmaları yüzünden terimiz üzerimizde kuruyor, kaslarımız soğuyor ve sıkılıyoruz.



İyi ki fotoğraf diye bir şey var da onunla oyalanıyoruz.



En zorlandığı zaman bile neşesini kaybetmeyen şeker insanlara aramıza katıldıkları için de ayrıca teşekkürler.



Yokuş inerken de bisikleti eline alıp yürüyen bisikletçi mi olur?
Olur dostum olur.
Biz neler gördük ama bir çoğu pes etmek yerine daha çok çalışıp iyi birer sporcu oluyorlar.
"Bu iş bana uymaz." diye pes edip vaz geçenler içinse elden birşey gelmez.



Adaboğazı burnuna doğru sürüyoruz.



Adaboğazı'nın girişinde, Emrah, tura katılan arkadaşlara bu yarımada hakkındaki MTB parkuru projemizi anlatırken ben de, mtb lastiklerim olmaksızın giriveriyorum taşlı patikaya.



Daha ileri gitmek yol lastiklerime zarar verebilir.
Fotoğraf çekip geri dönme zamanı.



İskeleye dizilip fotoğraf çekme durumu.
Bisikletçi miyiz yoksa fotoroman oyuncusu mu anlamadım.



Neyse, fotoromana ara verildi.



Bitez'deki kahvede çay içme molasına pedallıyoruz.



Turları molalar belirliyor.



Bütün bisikletleri kaldırımın üzerine aldırana kadar göbeğim çatladı.
Herkes kendi bisikleti için ayrıcalık istiyor.
Olmaz öyle şey.
Bizde gerçek eşitlik var.



Ben sizin bisikletleri kiralayayım da görün.



Bisiklet turu değil Aysel hanımın altın günü sanki, ye babam ye, iç babam iç.



Bu sakallı pisi bile şaştı bu işe.



Hafifçe okşayayım dedim, o da hafifçe ısırdı ama sevgi ısırığı, acıtmadı.!



Sahildeki ikiz yelkenlilere sonunda yelken basılmış.
İşte iki aşkım, yelken ve bisiklet.



Aktur yokuşundan Ortakent'e uçuşa geçmeden yokuşu yürüyerek çıkanları beklerken ben de tepeye tırmanıveriyorum.
Bir allahın kulu da özenip arkamdan gelmedi.



Ben de inip, bu sefer de denize doğru olan araziye dalıyorum.



Bu sefer biri özendi işte.



Tabi ki Umut.
Araziyi görünce dalarım abi diyor.
Yakında bir zaman yaratıp Adaboğazı'nda lastik parçalama işine gireceğiz birlikte.



Bak, havaya girdim yine.



Dilek Yolu'ndan aşağıya uçarcasına süzülüyoruz.



Hiç olmazsa inişlerde daha az bekleşiyoruz.



Ortakent sahiline pedallıyoruz ama arkada kalanlar var yine de.



İniş korkusu da acayip bir şeydir herhalde.
Tayfun, arkadaşımızın korkusunu yenmesi için ona sürüş taktikleri vererek yardım etmeye çalışmış.
Biz de bekledik elbette.



Ortakent sahilinde denize girenler var.
Bahar burada olsaydı o da girerdi.
Havalar böyle giderse haftaya deniz bizi de çeker içine.



Ortakent'in sonu.
Turumuzun da uç noktası.
Burada da güneşlenme molası.



Hey allahım, her mola en az 30 dk.



Olsun, yeni dostlukları geliştirme ve pekiştirme fırsatı oluyor bize.



Tehlikeli fotoroman oyunculuğuna da soyunanlar var..



Kendi halinde takılanlar da.!



Su içmek önemlidir ama ben o kadar çok çay içtim ki...



Onu çek, bunu çek.



Fazla sosyalleşmeyip kendi arasında takılanları çek..



Düşecek mi?
Düşmedi.!



Güzellikleri çek..



Şımaranları çek..!
Neyse, Füsun beni affetmiş.



Sohbetler, ikramlar gırla..



Cici bisikletini yere koymaya nasıl kıydın Ayşe?



Kondisyon aletleri bizim için yaslanıp muhabbet etmeye yarayan gölgesiz ağaçlar gibi.



Daha ne fotoğraf denemeleri yapacağım acaba..!



Decathlon firması yetkilisi ile bilgi alışverişi.



Bu köprü..



Ah bu köprü..



Bir türlü geçilemiyor.



Şuncacık çıkışta bile..
.. zorlananlar var!



Bir "Ye, iç, tıkın" molası daha.



Sevgi'nin gözlüğü bana olmadı.
Oldu da komik oldu.



Gülümsemek de bulaşıcıdır, somurtmak da..!



Ağır abi, yalnız takılıyor.



Bisikletleri park etmeyi öğrendik mi ne?



Fotoromana devam..



Gel de çekme şimdi!



Foto-pişti.



Fotoroman oyuncularımız.



Jön.



Bir başka jön.



"Ne olacak bu memleketin hali?" sendromu.



"Ne olacak bu memleketin hali?" sendromu 2.



Turist Ömer.



Tayfun'dan bisiklet derslerine devam.



Dedikodu masası.



"Ne işim var benim bisiklet turunda?" düşünce hali.



"İyi ki gelmişiz." masası.



Hesap alırken güzel de hesap ödemek zor mu geldi?



Akyaka'daki gibi çevresinde yeşillikler, içinde ördekler olsa keşke.



Her yeri beton yapma hastalığı yedi bitirdi bizi.



Hadi gidelim mi dedi biri?



Dilek yokuşuna pedallama..



Dilek yokuşunu iki kere inip çıktım.
Sıra Bitez'e inişte.



Uçarcasına..



Duramamacasına..



Laylaylomcasına..



Koyver gitsin şeklinde..



Hobareyyy diyerekten..



"Git başımdan Nezih, zaten canım burnumda." şeklinde..



Bitez dondurmacısının karşısındaki anlamsız heykel.



Neresinden çeksem olmadı.



Ben yine velespitlerimize odaklanayım en iyisi.



Yine yemece..



Dondurmalar, tatlılar..



En son gelenler..



Ben bu kadar tıkınsam, bir de Milas'a gider gelirim.



Dönüşte, "Bağarası yolları taştan, çek fotoğrafımı yandan."



İnişte rüzgarın oğlu oluyor hemen hepsi.



Carraro'suyla Umut.
O, hergün Bodrum-Turgutreis + tüm gün çalışma + Turgutreis-Bodrum pedallıyor.



Bodrum'a toplu girebilmek için 3 kere grubu topladık yine de yetmedi.



Bizim evin önünden..



Çarşıya doğru..



Çarşıdan..



Mendirek kafeye.



Bira içenler el kaldırsın.



Şerefe...



Hadi bir de İçmeler'de tatlı yiyelim.
Doymadılar bir türlü yahu..!



Denizin kelebekleri..



Yolların kelebekleri.



Tersaneden geçip tatlıcıya ulaştık.
Allahtan kapalıydı da bizimkiler mide fesatından kurtuldular.



Bu işe en çok Emrah bozuldu ama renk vermeyip fotoğraf çekmeye devam ediyor.



Bodrum'un en güzel insanlarıyla şahane bir bahar günü pedallaması! yaşadık.

Sizleri tanıdığıma çok memnunum güzel insanlar.
Umarım çok yakın zamanda 100 km lik yollarda birlikte pedal basarız.



..

.





Hiç yorum yok: