19 Şubat 2017
Pazar
Her pazar 100 km yol yapmaya iyi alıştık biz.
Bu pazar da Mazı'ya gideceğiz.
9.15 Bodrum'dan hareket, 9.45 Mangalcı.
Toplam 8 kişi olduk.
Taner, Alp, Atilla, Selçuk, Mehmet, Serdar, Uğur ve ben.
Ekip hızlı, Kızlağaç'tan sahile doğru süzülüyoruz.
Yalı'ya bahar gelmiş.
Yalı'da peşimiz takılan bu kuçu (Duman), Mazı'ya kadar bizimle gelip tekrar buraya döndü.
Taner, yeni yol bisikleti aldı ama bugün mtb gezisi var.
Haftaya onun yeni bisikletini ıslatacağız Milas turuyla.
Çiftlik'te su takviyesi için mola.
Arada bir iki atıştırmalık..
.. ve tabi ki sohbet.
Konu; herzamanki gibi bisiklet.
Benim ilgi alanımsa bu köpüş.
Çok şeker bir şey bu.
Selçuk lastiğini şişiriyor.
Fazla mola vermeyi sevmiyoruz, o yüzden herkes yola hazır durumda.
Çamaşırhane yolunda birbirimizden biraz kopuyoruz.
Burada bir kuçu daha takılıyor peşimize.
Geride kalanları çamaşırhanede bekliyoruz.
Bu köpük biraz yavaş, burada kalacak.
Selçuk bekleniyor.
Selçuk sabah bizden 20 km fazla pedalladı.
Turgutreis'ten geldi.
Şimdi de hızı kesildi elbette.
Çocukmezarlığı köyünde, çami önünde toplanma.
Duman, hepimizin sevgilisi.
Mazı yolunda, değişik hızlarda pedalladık.
Denizi görene kadar durmadık.
Deniz görününce de küçük bir toplanma molası.
Taner ve Atilla daha önceden tanışıyor.
Serdar ilk kez aramıza katılıyor.
Yeni katılan bir de Uğur var bu gün.
Selçuk ve Uğur biraz geride kalınca biz de bakkaldan alışverişe gidiyoruz.
Bir bakkaldan sucuk, bir başka bakkaldan ekmek buluyoruz.
Aldığımız sucuk ve ekmekleri ben taşıyorum ama bu fotoğrafta görüldüğü üzere, sahile gelene kadar sucuk torbasının altı açılmış ve sucuklar düşmüş.
Bunu daha sonra fark ediyoruz.
Önce sahilde ateş yakacak bir yer buluyoruz.
Ocak hazır.
Etraftan biraz çalı çırpı toplama zamanı.
Terden ıslanan giysileri duvara serip, kuru giysileri giyme zamanı.
Paçaları sıvayıp, ayakları buz gibi denize sokma zamanı.
Duman'ın da ayakları ateş almış ki o da denizde serinliyor.
Su buz gibi ama yanımda mayo olsa atardım kendimi suya.
Bu gün ayaklarımızı ıslatarak serinliyeceğiz, bir dahaki gelişimizde yüzeriz.
Ateş yandı bile.
2 sucuk daha alınmış ama yetmez diyen Mehmet, bira ve sucuk bulmaya gitti.
Yaşasın sucuklarımız geldi ve kızarmaya başladı bile.
Közde soğan patatesimiz de var.
Mehmet, bir yavru kaplumbağa bulmuş.
"Bu sucuk bana yetmez, bunu da yiyeceğim." diye tutturdu.
Zor aldım elinden.
Atilla ve Duman aşkı.
Son sucuklar..
Uğur, sahile indiğimizden beri bu durumda.
Yemek sonrası biz de çakıllara yayılıyoruz.
Duman' da tepemde.
Al, koynuna sok. O derece tatlı bu Duman köpeki.
Bir güzel besliyoruz onu da.
Bira time.
Mis.
İyi geldi be!
Bu grup tamamdır.
Molayı daha fazla uzatmadan yola koyulduk.
50 km daha pedallayacağız.
Deniz kıyısından, Yukarı Mazı'ya çıkmak işin en zor kısmı.
Yukarı Mazı'daki bakkalın kızı Sedef'in güler yüzü tüm yorgunluğumuzu alıyor.
Sedef, lise son sınıfta okuyor.
"Bitiyor bu sene yani." diyorum.
"Biter mi? Daha üniversite var." diyor.
Sevdim bu kızı.
Atilla; "Siz gidin abi, ben geridekileri beklerim, sonra size yetişirim." diyor.
Biz de basıyoruz pedallara.
Bizden önce yola çıkan Serdar'ı yakalıyoruz.
Pınarlıbelen'deki Okaliptus ağaçlı kahveye doğru pedallarken Atilla bize yetişiyor.
Son bir çay-kahve molası veriyoruz.
Bundan sonra durmak yok.
En sevdiğim.
Okaliptusa veda.
İneğe selam.
Atilla ile ikimiz önden önden.
Çamlık çıkışında gençler ateş yamışlar.
Atilla arkamdan seslenmiş, "Arkadakileri bekleyelim." diye ama duymadım.
Karanlığa kalmamak için asıldım pedallara.
Çok keyifli bir dönüş oldu Çamlık'tan dükkana kadar.
Daha sonra diğer arkadaşlarda teker teker geldiler ve evlere dağıldık.
Çok sağlam ve keyifli bir tur oldu.
Haftaya pazar yol bisikletleriyle Milas turu yapacağız.
Var mısınız?
...
..
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder