23 Şubat 2016
Salı
Saat 15.00 İhsan Deltası "Hadi toparlan seni bir yere götüreceğim." deyince attım bisikleti arabasına, vurduk yola.
Meğer tur iptal olmuş ama nasıl olduysa bizimkiler yine toparlanmışlar bir yerlerde..
"Yeter çalıştığın NeO, biraz hava al, bak bahar gelmiş buralara." deyip duru.
Gerçekten de bahar gelmiş.
Bizimkilerin papatya sevdası bitmez.
Yine yayılmışlar çimenlere..
Papatyalarla oynayıp durula.
Bahar kız papatya tacı yapıyor..
Tom amca yine fotoğraf çekiyor..
Nusret, Tom amcaya çiçeklerle teşekkür ediyor.
Başımıza vurmuş..
Ayaklarımıza da..
Eşini çiçeklerle süsleyen kaç kadın vardır?
Sarı papatyalar da var.
Tacımız tamam, "Yakışmış mı?"
Sorulur mu?
İhsan bisikletini evde unutmuş, fotoğrafçılığa soyunmuş.
Bilge papatyası..
Sevgi papatyası..
"Nasıl çıkmışım?"
Susuyorum, arkadan konuşmak ayıptır çünkü.
Yüzümüzde güller açıyor.
Güzel insanlar..
Güzel arkadaşlar..
Güzel arkadaşlıklar.
Tom' da bizden biri artık.
Buralar şahane..
Bakalım daha neler varmış!
Bu gölde de kaplumbağa, kurbağa ve balıklar..
Biz de çevresindeki çocuklar..
Tam bisikletlik buralar, biraz tek başıma dalıyorum araziye.
Sonra yeniden suya yansıyan suretlerimizi görüntüleme oyununa katılıyorum.
İşte o durum.
Biz de bu kıyıda, onlar da bizi suya yansıtsınlar diye ..
Dizim dizim diziliyoruz.
Birinin aklına dalgalı su ile daha iyi görüntü olacağı düşmüş.
Yok tabi öyle bişey.
Gitti canım yansımalar.
İşte o kaplumbağalardan biri, şaşkın şaşkın bize bakıyor.
"Şu insanlar da bahar gelince deliriveriyorlar."
Arıların yeni evleri hazır.
Henüz taşınmamışlar buraya.
Biraz korkarak geçiyoruz yanlarından ama etrafta hiç arı yok.
Bu güzel günleri sonuna kadar değerlendirmeliyiz yaz gelmeden.
Sonra sıcaklar bastıracak..
.. ve herkes denizde zaman geçirecek.
Buralar bisikletsiz kalacak.
Çobandan buranın Karanlık köyü olduğunu öğreniyoruz.
Oysa çok aydınlık.
Bunlar da onun şirin köpekleri.
Siyah olan biraz tedirgin oldu bizden, bir iki havladı ama alıştı sonra bize.
Beyaz olan ufaklık ise korkak çıktı biraz, uzak duruyor.
Bağarası yollar buranın en güzel bisiklet rotası.
Daha dolaşacak çok yer var.
Ama biraz geç başladık tura.
Daha geç olmadan..
Geri dönüş yoluna girdik.
Okaliptuslu kahvede bırakmışlar arabaları.
Çay zamanı.
Hep onlar bize bakacak değil ya..
Şimdi sıra bizde, ineklere bakma zamanı.
Elbette bir de tıkınma zamanı.
Yiyelim arkadaşlar, kalmasın.
Kimsenin hayır dediği yok zaten.
Ne varsa silip süpürdük yine.
Okey oynayanlara da musallat olduk.
"Neden 3 kişi oynuyorsunuz?
O zaman daha çok taş oluyormuş.
Bu da iyi!
Her gezinin sonunda olduğu gibi, bir sonraki turun nereye yapılacağı tartışıldı.
Bir karar veremedik.
Önemli olan birlikte olmak.
Neresi olduğu önemli değil, heryer güzel zaten.
Bu 1954 model arabayla dünyayı dolaşan 4 çocuklu bir ailenin arabaları arıza yapmış.
Burada tamir etmeye çalışıyorlar.
Gitmez tabi bu araba, ön tekerleği yanlış yere takmışlar baksanıza.
Al işte burada da aynı.
Öyle gitmez bu araba.
Arabanın sahibi ve kızlarından biri yanımıza geliyor.
Anlatıyoruz ona, tekerlekler yanlış yerde diye.
Kızı, "Babamdan iyi mi bileceksiniz?" diye ters ters bakıyor bize.
O da bize hak veriyor sonunda.
"Senin de bir dişin eksik, o yüzden yemek yemekte zorlanıyorsun, bak bulaştırmışsın." diyorum.
Tekerlekleri yerine takacaklar.
Daha çok yolları var.
Biz Muh ile pedallayarak dönmeye karar veriyoruz.
Güneş batmaya yüz tutmuş ama hava kararmadan varırız biz Bodrum'a.
Yolda Memo ve Hasan.
Yine milyon dolarlık bisiklet arızası.
Almıyor bizimki gibi bir sıradan ama arıza yapmayan bisiklet.
Milyon dolar ver sonra da her gezide böyle sürün.
Gözlerine bak anla zaten durumu.
Bu da Trek ama milyon dolarsız.
Yürü Muh, bunlar bize yetişmeden kaçalım.
"Geliyorlar abi, bizi geçer onlar."
Yanımızdan hızla geçip gidiyorlar.
Çok iyi bisikletçi bunlar.
Bizi aşar bu performans.
Ne kadar uğraşsak da yetişemiyoruz bu hızlı bisikletçilere.
Gözden kayboluyorlar.
Dükkana vardığımızda hava kararmıştı bile.
Çok çalışmamız lazım daha, çoook.
...
..
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder