11 Haziran 2015 Perşembe

Hot Gossip

11 Haziran 2015
Perşembe

Delta'dan feyste mesaj;
"Var mısın sıkı bir antrenmana?" demeye getirdi; "Kaşıntı var mı dostum? "

Kızılağaç'ta buluşmaya sözleştik.



Yokuşbaşı'ndaki yeni yapılanma yüzünden buraya park edebileceğini sanan bir saygısız.
Arabanın yarısı emniyet şeridini kapamış durumda, diğer yarısı da sağ şeridi.
Bu ne pervasızlık?
Ynından geçerken ön sağ koltukta telefonuyla oynayan şahısa fotoğraf makinemi göstererek, "Polise şikayet edeceğim." dedim.
"Yok yok, biz burada filan feşmekan .." diye bir şeyler zırvalarken ben yoluma devam ettim.



Yokuşun zirvesine ulaştığımda bir fotoğraf çekmek için durdum.
O sırada İhsan'ın arabasının aynısından geçti bir tane.
Durmadığına göre o değildir dedim, oymuş meğer.



Neyse, dönüp beni aldı ve Yalı'ya kadar geldik.
Buradan, Çiftlik ve sonrasında "çamaşırhane" dediğimiz orman içindeki mevkiye kadar süreceğiz.
Zaten son günlerde grup olarak hep burada pedallıyoruz.



Çiftlik'e doğru, sohbet ederek,



Son günlerin dedikodularını paylaşıyoruz.
Bodrum, kocaman bir dedikodu kazanıdır, bazı insanlar yüzyüze konuşmaktansa sorunlarını başkalarına anlatmayı yeğlerler. "Biliyor musun, bilmemkim diğeri hakkında şunu demiş, sonra da gidip dondurmalı keşkül yemiş." gibi laflar ortada dolanır sürekli.
Biz de bu duyumlarla eğleniyoruz işte. Ne kadar uzak durmaya çalışsakta kulağımıza geliyor.



Çiftlik'ten orman yoluna sapınca tempoyu yükseltip ciğerlerimize çam kokulu bol oksijeni dolduruyoruz.



Sadece oksijen vermez bu çamlar, kışın da sobamızda yanarak ısı ve karbondioksit verirler.



Çamaşırhane mevkiinin yanındaki yola dalıyor Delta'ların Force'si İhsan bro.
Ben de peşinden gidiyorum elbette.




"Bir dahaki sefere daha erken gelip bu patikayı deneyelim." diyor.
Bir de bana soruyor kaşıntın var mı diye.
Kendi kaşıntına bak sen..!



Zamanımız az, dönüşün yarısı downhill gibi.



Önce burada, kalan suyumuzu içelim.



Sonra da kanatlanıp uçalım.



Uçtuk..
Çiftlik'te, Taş Masalı Kahve'nin bahçesindeki dut ağacının gölgesindeki tahta masanın tahta sandalyelerine konuverdik.



Sodalarımızı ve gofretlerimizi alıp Korsan Fatih'in hesabına yazdırdık.
Fatih, İstanbul'a oy kullanmaya gitti ama buradaki hesaplardan kurtulamadı.
Döndüğünde onu yüklü bir hesap bekliyor.
Bakkal, veresiye defterini gösterdi, gerçekten büyük bir hesap birikmiş ama Kara Korsan için para nedir ki?



Biz de buna güvenerek rahatça yiyip içiyoruz burada.



Ben; - "Aa, para almayı unutmuşum yanıma."
İhsan; - "Olsun, Fatih'in hesabına yazdırırız."



Bedava tur ne güzel.
Kimse bizden bisiklete biniyoruz diye tur parası da istemiyor.
Ohh.. Beleş tur baldan tatlı valla!



Sağolsun Delta'm Force'm İhsanı'm, canım arkadaşım da eve kadar bırakır beni şimdi.



Delidir ama iyidir bu adam.



Çok severiz birbirimizi.
Bir de arkamdan konuşmasa... :))))


...


..


.





Hiç yorum yok: