28 Aralık 2014 Pazar

Noel Baba


28 Aralık 2014
Pazar

BBK turlarının 2014 için sonuncusu yapılıyor bugün.
Bodrum'dan Ortakent Yahşi'ye kadar gidilip dönülecek.


9.00 da uyanıp, 9.25 te evden yola çıkıyorum.
9.30 da Denizciler'den yola çıkılacak.
5 dk kala evden çıkmanın lüksünü yaşıyorum böyle durumlarda.


Hamam sokak, Bodrum'un en güzel sokaklarından biri.




Tepecik camisine çıkıyor bu sokak ve camiden sola sapınca doğru Denizciler kafeye varıyorsun.




Cumartesi gecesi fena dağıtmış millet, henüz sokaklarda hiç kimse yok.



Tek gördüğüm buluşma yerimize giden 1-2 bisikletli.



Burada kalabalık var ama..



Bu günkü turun buluşma yeri burası; Denizciler kafe.



Erken gelenler kahvaltılarını pisilerle paylaşıyorlar.



Yerler biraz ıslak ama hava artık açmış, bol güneşli.



Kerim bisikletinin ayarlarıyla bozmuş kafayı.
Her seferinde neresiyle oynar bilmem.
Bozacak sonunda.. :)



Günün en mutlu kişisi Hasan bence çünkü yeni bir bisiklet aldı ve ilk kez bugün kullanacak.
İlerleyen fotoğraflarda görürsünüz, süper bir alet.



Ne zamandır görmediğimiz simalar var bugün, işte Orhan' da yılbaşını geçirmek için Bodrum'a gelenlerden. Bu sayede gül cemalini görmüş olduk.



Bodrum kedileri artık çok pervasız, izinsiz kucağınıza atlayıp masadakilere musallat oluyorlar.



Beslemekte biraz gecikirseniz de sizi hemen uyarıyorlar; "Meowwwwww.."



Bu da Bodrum'un sosyal kuçusu.
Nerede bir toplanma var onu orada görürsünüz.
Hiç kaçmaz.
O da acıkmış.



İki arkadaş hasret gideriyorlar.
Özgür ve Lorenzo.




Hareket zamanı geldi.
50 küsür kişiyiz, zor hareket ederiz.



"Abi, sen ne diyon yaa, bunlar BBK'lı. Dağları, tepeleri aşıyorlar. …!  Pardon NeO abi sen miydin? Ben de kim bu BBK hakkında ileri geri konuşan dedim. Senmişsin. Yine takılıyorsun anlaşılan." diye yaklaşan kuçuya; "Sevgili kuçu, bunlar bir oturdumu kalkmak bilmez. Yer içer, sohbete bir takılırlar, unuturlar bisiklet turunu murunu. Ben de bilirim yola çıktılar mı ne dağ bırakırlar ne tepe. BBK'lı onlar. .. Benim gibi." deyivedim gari.
Kuçu bu, sağı solu belli olmaz.


"Bu gün şunu yapacağız, bunu yapmayacağız. Kask takacağız, pedal çevireceğiz, arada bir durup tıkınacağız, bayırcık çıkıp, viraj döneceğiz. Nerelere gideceğimizi de gidince görürsünüz. Ben önden gidiyorum, siz beni takip edin. Sözümden ve görüş alanımdan çıkmayın, fena yaparım." diyor Emrah başkan.



Boynumuz kıldan ince, mecbur takıldık peşine...



Füsun; "Hadi NeO, gelmiyon mu?" deyi..
Valla, gelsem mi gelmesem mi bilemedim şimdi. Ya yanlış bişey yapar da başkanı kızdırırsam diye kararsız kaldım…!



Şöyle yandan yandan takılayım bakalım..



Belki kimse görmeden, ara sokaklardan birine dalıp doğru eve gidip, 4 saat uykuma bir 4 saat daha katarım düşüncesindeyim.



Eyvah, Çınar gördü bile.
Kaçamadım yine.



En iyisi bir süre aralarına karışıp onlar gibi davranayım.



İşte bu Hasan'ın yeni bisikleti.
Bakmaya doyamıyor hala.
"Sür çocuğum sür, onca parayı seyretmek için mi verdin? Sür bakiim evladım."



Mindos Çeşmesi çarşısına da uğramadan gidemiyoruz bir yere.



Her seferinde neden durulur ki burada?
Neyse, vardır başkanın bi bildiği, karışmayayım işine.



Hop diye Gümbet sahiline geliverdik işte.



Ben de amma huysuzum yahu, herşeye bi laf buluyorum.
Ne güzel tur oluyor işte.



Bitez sahiline ne zaman geldik anlamadım yahu.
Yola çıkınca canavar kesiliyor bu BBK'lı bisikletçiler.



Her turda bisikletler elimizde buradan geçmeyi de pek seviyoruz.
Ben diğer taraftan dolaştım, umarım başkan farketmemiştir.



Bugün Bitez koyunda bir yelken yarışı var sanırım ama hiç rüzgar yok malesef.



Yukarıdan dolanıp önlerine çıkıyorum.



Gelenleri karşılıyorum.



Yan bahçedeki "Hev, hev" sesleri bu eniklere ait.



Çağırıyoruz ama sevecek kadar yaklaştıramıyoruz.



Uzaktan havlayan anneleri (sanırım bağlı, yoksa çoktan bize efelik taslardı); "İnsanlara güven olmaz, uzaktan şirinlik yapın ama sakın fazla yaklaşmayın." diye uyarıyor veletleri.
Onlar da annelerinin sözlerini dinliyorlar ve bize fazla yaklaşmıyorlar.
Aferim bakiim.



WOW otelin önünden tırmanışımız da eskisi gibi 45 dk sürmüyor, sadece 15 dk da bütün ekip zirvede toplanıyor.
Hey maşallah.



Berji bugün Yalıçiftlik'ten pedallayarak gelip katıldı bu tura.
Tebriklerim sonsuz.
Bir de tur sonunda, Bodrum'dan yine Yalı'ya kadar pedallayacak.
Tebriklerim ila-nihaiye. 
(Doğru mu oldu bilmem, benim Osmanlıcam da bu kadar.)



Rolling Stones gibi adeta yuvarlanıyoruz Bitez sahiline.



Burada, tura (tembellik edip) buradan katılan arkadaşlarla buluşuyoruz.



Bazıları çok tembel oluyorlar, isimleri lazım değil, onlar kendilerini bilirler.
(Baş harfleri F, M, F, B … ve daha neler neler)



Bana ne yahu, ben gidip tekneme bakayım deyip başkasının teknesine bakıyorum.
Çünkü henüz benim bir teknem yok.



Çınar, gel kardeşim, biz en iyisi kameraya bakalım.
Kameramız var çok şükür.




Bitez sahili pazar günleri genelde kalabalık oluyor bu saatte.
Çünkü pazar kahvaltısını Bitez sahilinde yapmak moda son zamanlarda.
O yüzden derli toplu geçelim de bize özensinler gibi bir düşünceyle olsa gerek, başkan Emrah en başa bayanlar ve kadınlar geçsin diye bir düzenleme yapıyor.
"Bayanlar, kadınlar en başaaa.."

Kızlı erkekli gitsek olma mı?
Neyse ne. Benim üzerime vazife değil.



Bitez köy kahvesi daha tenha oluyor diye orada toplanıyoruz.
Çok yol gittik, biraz çay may içip tıkınalım diyoruz.


Kahvede "Televole's Place Yeri"
Hadi bunu Osmanlıca söyleyin bakalım.



Kurabiyeler soldaki, çaylar sağdaki arkadaştan.



Lorenzo ve Emir.
Bizim afacanlar yine ne yaramazlık peşindeler acaba?
Dedim de… Ben bunlar kadar uslu iki çocuk görmedim arkadaş.
Şöyle bir düşündüm de …
Düşünüyorum bazen gördüğünüz gibi.
Varım de mi?



1 Neo, 1 Mine, 1/2 Ahmet.



Neo-Sevgi-Berji



Bir hareketlenme var.



Sanırım yeniden yola çıkılıyor.



Evet, evet yine pedallayacağız.



Bisikletlerimiz paslanmadan yapalım şu işi, hadi.




Bugün de çok uslu durdukları için Burcu, Lor peynirini sevgi ile kucaklıyor.



Hadi kızlar, binin şu velespitlere artık.



Herkesin neden nazlandığını şimdi anladım.
Önümüzde Aktur yokuşu varmış.




Ben bayılıyorum yokuşlara biliyorsunuz.
Yetmezmiş gibi, yokuşun zirvesine varılınca geride kalanlar beklenirken araziye dalıp, kafamı kırma denemeleri yaparım genelde.



Buralara gelmeden de böyle güzel fotoğraflar çıkmıyor malesef.



Yani amaç, şaklabanlık ya da gösteriş değil.



Bilen bilir zaten.



Durmadan etrafta vızır vızır dolanmamın sebebi hiperaktif olmamdan da değil.
Güzel fotoğraf açıları bulmaya çalışmamdandır.
Ok?



Ortakent'te yol çalışması var.



Yolları nasıl çamurlu hale getiririzin çalışması sanırım.



Başarılı olmuşsunuz be ya!




Geldik yine şu köprüye.



Her seferinde burada bir karmaşa yaşanıyor gari.



Yahşi'nin sonuna kadar pedallayıp, bazı arkadaşların; "Terli terli bu rüzgarlı yerde mola vermemizin esas amacı nedir?" diye sordukları yere vardık.



Ben terimin soğumaması için devamlı hareket halindeyim yine.



En fazla, bir kuçu sevmek için duruyorum



Ona da değer.



"NeO, gel içelim ya, boşver pisleti misleti." deyip duru Melisa Anafartası.




Hatçe' de bisikletini denize atmaya çalışıyor bu arada.
Delirdi bizim kızlar zaar.




Bisikletine kötü davrandığı için o anda taş kesiliyor.
Bisiklet tanrısının gazabına uğrayan Hatçe için yalvarıyor, yakarıyor ve onu bu durumdan kurtarıyoruz.
Bi daha yapmicak.



Pedallamaya devam, tembelliğin lüzumu yok diyorlar ve yola çıkıyorlar.
Bugün çok hamarat gördüm BBK'yı.




Bisiklet sevmezlerden olan Ortakent esnafının Belediye ile işbirliği sonucu, her 10 m ye bir, bu tabelalardan koymalarına dilimi çıkarıp geçiyorum.




5 dk daha pedallayıp mola veriyoruz ve mola yerinde bir oyuncak buluyorum.



Dünyanın en şirin yaratığı nedir? diye sorsalar.



Benim cevabım Golden yavrusu olurdu.



Yeni arkadaşlardan birinin kopan zincirine duble pense ile tamir müdahalesi.



Çınar imdada yetişiyor ve sorunu zincir anahtarıyla çözüyorlar.



Burada da tabak boşaltmaca oynuyoruz.
Yenilen taraf tabaklar oluyor haliyle.



Bulutlar toplanmaya başlıyor ama kimsenin umurunda değil.



Olgun kedi besleme seansında.



Gel bakiim sen buraya.



Güzellik.



Bir de insan yapısı güzellik; TREK.
Şşşt, numara yapma, soldaki.



Lorenzo yakında 2 teker sürer mi?




Şimdilik annesinin bisiklet sepetinde gitmeye mahkum.
Umarız yakın zamanda çözer bu işi.



Benim, 4 teker olarak bunları sevdiğimi herkes bilir.



Ortakent içinden.



Süslü pencereler..



Süslü bahçeler..



Daha neler neler görüyoruz.



Mandalina portakal satıcıları..





Mandalina portakal satıcıları..





Mandalina portakal satıcıları..




"NeO, ne zaman yanaştın dibime."
Bisiklet böyle işte, anlamazsın yanaştığını, sessizdir.
Motor mu sandın sen bunu a gızım.




Hava yağacak yahu, durmayalım artıkın!




"NeO, bi dur yahu, yorulduk biz." deyip durular.



Biraz gittik ama yine durduk çünkü zor yokuşlar çıkıldı yine ve geride kalanlar var.
Genelde yeni katılanlar yavaş gidiyorlar.



Bizim kızlar çoktan level atladılar.
Onlar artık bisikletçi hem de BBK bisikletçisi.



Arka yollardan Bitez'e doğru..



Pedallayalım arkadaşlar.



Gezin son molası.



Dondurmacı molası.



O kadar spor yaptık, herşey yiyebiliriz mantığı ile, dondurmalar tatlılar mideye indiriliyor.
Sonra da bisiklet kilo verdirmiyor deniyor.
Valla diyorlar. Kaç kişiden duydum.



Mola dediğin de belli bir süre.



Belli süreler bitmeye mahkumdur.



Bağarası yollardan..



Bodrum'a dönüş rotasına girdik ki molası yok bunun.



Amanın, mola yok mu?



Yokuş va mı?



Köpek çıkar mı?



Gibi sorularla Mindos sapağına ulaştık.
Buradan, herkes birbirine "İyi turdu. Yeniden görüşmek üzere. İyiki varsınız. Yeni yılınız kutlu olsun." deyip ayrıldı ya da sohbete ve dedikoduya devam etmek isteyenler, yeniden Denizciler kafeye doğru pedalladı.



Berji için tur devam ediyor.
Onun daha 16 km yolu var.


Yeni Yılınız Kutlu Olsun


..


.








Hiç yorum yok: