Yağmur yağıyor, bu gün bisiklet turu olmaz diye BeBeK'e güzel bir banyo ve bakım yaptım.
Kurulandı, bir güzel de zincirini yağladım.
Bu kadar güzel olunca da onu gezmeye götürmeden olmaz.
Yağmurun duraklayıp, güneşin yüzünü göstermesine kandım ve dünkü piknik alanına doğru yola çıktım.
Hava o kadar güzel ki yokuşta fazla gelen bir iki şeyi çıkardım.
Kızılağaç'ı geçerken çiselemeye başlayan yağmur, Alazeytin kavşağına gelince şapırdamaya yüz tuttu.
Çıkardıklarımı yeniden giydim ve yamurluğumun kapüşonunu da kaskın altına aldım.
Piknik alanında durdu yağmur.
Bir iki fotoğraf çekip, dün kaybettiğim ön farımı aramaya başladım otların arasında.
Tabi ki bulamadım.
Orada düşmüş olsaydı bir sürü insandan biri bulup, "Bu kimin?" diye sorardı.
Neyse, zaten amaç pedallamaktı.
Yağmurda pedallama keyfini çıkarırım ben de.
Rüzgar yok, hava soğuk değil.
Çise ve arada şapır şeklindeki yağmur sadece taytlı bacaklarıma geliyor.
Bacak kaslarım sürekli çalışınca o ıslaklığı da hissetmiyorum.
BeBeK' de öylesine keyifli bir sürüş sunuyor ki eve dönüşü geciktirmek için ara yolları bile deniyorum.
Mangalcı sonrası yokuşun sonlarına doğru sağanak başlıyor.
İnişte iyice hızlanıyor yağmur.
Artık eve dönmek gerekiyor ama zaten ben dönüş yolundayım.
Çoraplarımın hala kuru olmasına inanamıyorum derken suları yara yara gelen bir insan müsvettesi belden aşağımda ıslanmadık yer bırakmıyor.
Öyle ki her pedala basışta botlarımdan su fışkırıyor dışarı.
Eve vardığımda sokak kapısında soyunmak zorunda kaldım.
O derece yani.
Islandım ama boğulmadım.
Kuru giysilerimi giydiğimde, yağmurda bisiklet sürmenin şahane bir şey olduğunu düşünüyordum.
Tavsiye derim ama eve dönüş yolunda olması şartıyla..!
…
..
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder