4 Şubat 2014 Salı

Bitez yolları taştan, Sen çıkardın beni baştan.

Yine Facebook BBK sayfasında başladı diyalog.

Bitez yolları taştan,
Sen çıkardın beni baştan.
Beğen ·  ·  · 7 saat önce
.. dedim ve çıktım evden.


Yolumun üzerinde Kardeşler fırınına uğradım.


Çaylık bir şeyler alıp Bitez' yollandım.


WOW otelin önünden ..


İşbankalılar sitesinin yanından, pisiyle selamlaşaraktan ..


Daha sonra seyretmek üzere manzarayı sabitleştirerek ..


Sahil yoluna ulaştım.
Telefona cevap verdim; "Biraz sabrederseniz herşey yoluna girecek." dedim Emin'e.


Bitez' de yalısına vardım da azizim.


Zaten oturmuşlar bekliyorlar, şu görüntüleri kaydetmeden şurdan şuraya gitmem.


Hele Bitez pisisi bana "mauuuvvv" der de ben onun vesikalık fotoğrafını çekmezsem ayıp olma mı?


Kışın severim bu yolu.


Boş dükkanların kapalı vitrin camlarında kendimi görebilirim geçerken.


Kimseye çarpar mıyım diye düşünmeden aksimi fotoğraflamaya çalışabilirim.


Bir kaç kere deneyebilirim, her ne kadar istediğim sonucu alamasam da..


Buluşma yerimize vardım bile; "Bitez camisi önü."


İşte bizim canlar, cancağızlarını parketmişler, çay içip beni çekiştiriyorlar.


Çekil kuçu, oraya bisikletimi park edeceğim.


"Bizden önce köpüşlerin fotoğrafını çekiyorsun." diye sitem ediyor Emin.


Ama, baksana şuna yaaa...


Yeni bisikletini eskitme turları yaparken bizi görüp yanımıza oturuyor Sevgi.
Bir iki sohbet ve dedikodudan sonra o yoluna biz yolumuza..


Aktur'dan Ortakent'e giderken, Önde giden Emin, yanından geçerken "Nezih arkada." diyor ineğe.


İnek' de "Biliyorum, Tuzla'daki arkadaşımla fotoğrafını gördüm geçen gün feyste." diyor.


Yokuşun sonunda yakalıyorum lapacıları.


"Heeyyy lapacılar, basın pedalaaaa…"


"He he …"


Ortakent'in çatılı evlerine bayıldığımı söylemiş miydim?


Sahilden gidesimiz varmış.


Gidelim o zaman.


Kumda sürmek için daha kalın lastikler gerekir.
O da bizde yok.


"Hadi Karaincir'e." desem de yokuşun yarısında vaz geçiyoruz.
Yarınki yokuş turuna enerjimiz kalsın.


Dönüşte, Ortakent'in içine geldiğimizde İsmail'in Merida'sının lastiği patlıyor.
Bu Merida'lar gerçekten hatalı üretilmiş sanırım..


Hacı olsaydı bize bırakmaz o yapardı lastik değişimini.
O olmadığına göre ben yapıvereyim dedim.
Yapıverdim.

Güneş gülen yüzünü gösterdi o anda.
Hava birden bahar gibi oldu.

Emin; "Benim karnım acıktı, gelin sizi kurufasulyeciye götüreyim. Nezih'e kalsa hep kurabiye yiyeceğiz." deyince Ortakent çarşısına pedalladık güneşin kanatları altında.


Henüz oturduk ki Recep bize baskın yaptı ve bu fotoğrafı çekti.
Feyste yayınlamış, ben de buraya koyuyorum..
Teşekkürler Recep dostum.
Bir "Teşekkürler dostum." da Emin'e gelsin yemekler için.


Dilek Yolu'nu tırmanmadan Mu-Art sahiline iniyoruz.


Balık tutanlara "Merhaba",


Güzel pisilere "Pisi pisi." diyoruz.


Amaç spor olsun, balık malık yok tabi.


Güneşten filan değil, bisiklete binince biz hep böyle neşeleniyoruz.


Hatta şımarıyoruz.


Bir de fotoğrafımızı çeken güzel bir kız olunca...


İsmail, Bitez fırınından ekmeğini aldı.
Bağarasında bize veda edecek evine gitmek üzere.


"Gelin buradan." diyor.


Meğer "oradan" değilmiş.
Çıkmaz sokak.


Boşverin arkadaşlar, ben eski Bitez'liyim, beni takip edin.


Ayrılma zamanı.


Biz bağarası yollardan Bodrum'a, o da evine.
Bir "Teşekkürler dostum." da ona, bu güzel turda bizimle olduğu için.


Bitez'in güzel yollarından..


Güneşin gölgelerimizi uzatmasını izleyerek Bodrum'a dönüyoruz.


Çok şahaneyiz biz beee….!


...

Hiç yorum yok: