15 Eylül 2013 Pazar

Kozalaktan şamdan olur mu?

15 Eylül 2013
BBK Manastır Kalesi Gezisi

Saat 10:00 da mangalcı önünden başlayacak gezi için 9:30 da evden ayrılıyorum.

Yokuşbaşı'nı çıkarken, yol kenarında bisikletinden inmeden dinlenen uzunyol bisikletçisinin yanından geçerken "Kolay gelsin." deyip yoluma devam ediyorum.
Onca yüklü çantaya rağmen bana yetişip, konuşmaya çalışıyor.
Çiftlik sapağında durup konuşuyoruz.

Bodrum-Antalya etabını yapmak için yola çıkan bu gezgin (Bülent), neredeyse tüm dünyayı dolaşmış bisikletiyle. Vay canına. İleride arkadaşlarımla buluşacağımı söyleyince o da benimle yola devam ediyor.



Yolda da sohbete devam ederken bir ara onu geçip fotoğraflıyorum.



Buluşma yerinde Hacı ve 


Esen'i bekler buluyorum.


Bülent'i de aramıza alıp turumuza başlıyoruz.


Hacı, geçen sene yaptığı gibi, yine elektrikli bisikletiyle  gelmiş tura.
"Sadece yokuşlarda çalıştırıyorum, o da %50 katkı sağlıyor." diyor.


Hava şahane ve benim keyfim çok yerinde.


Yalı Kafe'de molamızı verip, Bülent'in dünya turu hikayelerine kulak verirken kahvaltımızı da yapıyoruz. Daha sonra da Çiftlik köyüne kadar yine beraber pedallıyoruz. Çiftlik'teki köy kahvesinde yeniden mola verip birazdan tırmanacağımız yokuş için güç topluyoruz.


Bülent birazdan bizden ayrtılıp, Çocukmezarlığı köyünden Ören'e doğru yoluna devam edecek.
Gün bitmeden Akyaka'ya varmayı planlıyor.


Etrim sapağında onu uğrluyoruz.


Manastır Kalesi yolu sapağına kadar oldukça dik bir asfalt tırmanış yapıyoruz.


Birazdan bizi bekleyen zorlu tırmanıştan habersiz, mutlu mesut poz veriyorum.





Molasız çıkılacak bir yokuş değil.
Kimi yerleri oldukça taşlı, bu da tırmanışı daha da zorlu hale getiriyor.


Hacı, teknolojik bisikletinin avantajını kullanarak, yokuşlarda bizden daha az performans harcıyor elbette.


Esen'in maşallahı var. Şimdiye dek şikayet ettiğini duymadım.


Ve meşhur göle geliyoruz.
Kurbağalı havuz desek daha doğru olacak tabi.


Hacı'nın tırmandığı bu yer avcıların domuz vurmak için geceleri bekledikleri bir pusu.



Bu üçlü şahane.


Onları arkada bırakıp biraz zorluyorum limitlerimi.


Arkada Mumcular'a kadar görünen bir manzara.


Çok sıkı bir rüzgar var.



İşte bizimkiler de geldiler.



Yine onları geride bırakıp, zirveye önce varma keyfini yaşıyorum.


Yangın kulesi.


Yangın kulesinden Gökova'ya kadar uzanan manzara.




Bu fotoğrafta pek belli olmasa da kalıntıların arkasına düşen dağın arkasında, Konacık'ta az önce başlayan yangının dumanı çıplak gözle gayet net görünüyor.
Kule bekçileri telsiz başında oldukça meşguller.



Kule bekçilerine işlerinin arasında kalıntılarla ilgili sorular soruyoruz.
Üzerinde durduğumuz ve arkadaki 2 tepeyi de içine alan bir yer işaret ederek, pek fazla birşey bulamıyacağımızı söylüyorlar.


Biz yine de şöyle bir dolaşıp, gelmişken çevreyi keşfedelim istedik.



Esen'in aklına kozalaktan şamdan yapma fikri geliyor.
"Şöyle yapraklarını renkli renkli boyasan, yemek masasında ne güzel durur." diyor.
Ben de kozalağın kolayca tutuşabileceğini ve yangına sebep olabileceğini söyleyip onu vaz geçirmek istiyorum bu sanatsal buluşundan.


İşte böyle şeyler konuşuyoruz buralarda dolanırken.












Pek birşey bulamadık ama daha gezilecek çok yer vardı.
Böyle bir alana bile çöp bırakan insanlara aklımıza gelen küfürleri içimizden sıralarken, orada bulduğumuz bir naylon torbaya bulduklarımız topluyoruz.


Toprak yoldan inişimiz tehlikeli ama bir o kadar da tecrübe edindirici oldu.
Hacı hala çöpleri taşıyor. Sanırım Çiftlik'te vedalaştı onlarla.


Özge'yi görmeden geçmiyoruz tabi.
Hasan Motel'e uğrayınca sevgili dostum İhsan'ı görmek sürpriz oluyor benim için.
Her zaman neşeli.


Son tıkınmalarımızı da yapıp dönüşe geçiyoruz.


Kızılağaç pazarının karşısındaki alandaki yangın az önce başlamış.



Civardaki köylüler ve oradan geçenler, ellerine ne geçirirlerse yangını durdurmak için çabalıyorlar ama rüzgar o kadar güçlü ki ellerinden hiçbir şey gelmiyor.


İtfaiye araçlarının gelmesinin ardından umutsuzca oradan ayrılıyoruz.
Daha sonra yangın helikopterinin geçtiğini görüp yeniden umutlanıyoruz.

Bütün akşam boyunca aklım yangınlardaydı.
Saat 21:30 da orada yaşayan bir esnaf arkadaşım mutlu haberi veriyor.
Hem Konacık'taki hem de Kızılağaç'taki yangınlar söndürülmüş.
Ayrıca, Kızılağaç'taki yangını çıkaran pazarcı yakalanıp tutuklanmış.






Hiç yorum yok: