5 Nisan 2016 Salı

Düşünüyorum, öyleyse tamım.

5 Nisan 2016
Salı

Ali Muhittin Hacı Bekir şekeri turundayız.
Başkorsan Fatih, İstanbul seferinden yeni döndü.
Topladığı ganimetlerin bir kısmını bizimle paylaşacak.



Hacı Bekir'in tarçınlı ve ballı-fındıklı akide şekerlerinden getirmiş.



Yalı kafe çayıyla birlikte birer ikişer götürdük tura başlamadan.



Her ne kadar hava alma amaçlı bisiklet gezisi de olsa yine de enerjiye ihtiyacımız var.



Aramıza yeni katılan Aylin (boynu bükük olan), yeni bisikletini ve bizi test edecek bu gezide.
Hoş geldin Aylin.



Tarçınlı yiyince diliniz kırmızı olur.



Korsan rengimiz turuncuya erişmek için Ender'in sarı mısır ekmeğinden de yemek lazım.



Soldan sağa; Mesut arabayla, Emin, Eray ve Mine, pedallayarak geldiler Bodrum'dan.



Onca yediğimize bir de 30 dereceye varan güneş enerjisi eklenince coştuk.



Bu korsanlar bir harika.



Ben de çok mu yakışıklıyım ne?



Mesut ve eşi Kırçıl Ayçe, kırmızı arabalarıyla eskort olarak bizimle geliyorlar.



Biz pedallamaktan, onlar da bizi izlemekten keyif alıyorlar.



İlginç...



Yeni bir keçimiz olmuş.



Henüz oğlak kıvamında.



Biliyorsunuz, bizim hayran olduğumuz dut ağacını kesen muhtarın kahvesine gitmiyoruz artık.



İbo Can kafe candır.



Burada kendimizi daha iyi hissediyoruz.


Ayrıca çayı da çok güzel.






Bir de yan tarafta bağlı olan muhteşem bir köpekleri var.



Hem de kocaman.



Bu kadar insan canlısı bir kangal kolay bulamazsınız.



Onunla oynamak harika ama biraz yorucu.



Çay ve soda takviyesinden sonra "Çamaşırhane" yoluna daldık.



Bu kırmızı araba da sürekli takipte.



Bunlar kim?



Aylin ve ben tabiki.



İşte Çamaşırhane.
Aylin ve Emin;
"Yaylanın çimenine o yaylanın çimenine,
Kuzu yayılır kuzu, kuzu yayılır kuzu."



Levent'de korsan turların devamlı pedalcısı olma yolunda.



Çimenlerden aldığı enerjiyle dirilen Aylin;
"Çamaşırhane bağları da büklüm büklüm yolları,
Descartes'i düşünürken, galdıramıyom kolları."
dansının figürlerini gösteriyor.

Descartes' de nereden çıktı demeyin.
Her korsanda tarihe imzasını atmış bir değerli insanı anıyoruz.
Bu gezimizi Descartes'e adıyoruz.



İçlerinde tek akıllı benim ama yine de çok seviyorum bu pedalcı filozofları.



Bir de melek arabalarını.



Bir arada çok şahaneyiz be..



Bu kadar şaklabanlık yeter, haydi geri dönelim.



Dönüş yolunda her zamanki gibi Delta'ları İhsan'la kapıştık tabi.
Sonra da durulduk, sohbet ağır bastı, ismi lazım değilleri çekiştirdik.



Akşam çayı..



kahvesi..



Biraz da hüznü çöktü üzerimize.



Tatlı tatlı, ılık ılık..

...

..

.





Hiç yorum yok: