9 Mart 2016 Çarşamba

Gazoz olma, insan ol.

8 Mart 2016
Salı

Havalar böyle lokum gibi olunca, bir de kış durumundan 10 kg alınca bisiklete binmek için her fırsatı değerlendirir oldum.
Bu günkü  korsan turun adı "Beceriksiz Tavşanlar".
Turun saatini 15.00 diye hatırladığım için 14.30 da dükkanı kapatırım diyordum.
Bir telefon, Fatih Başkorsanbaşısı; "Neredesin NeO? Saat 2 ye çeyrek var." diye kükredi.
Ben; "Hık, mık, hani 3 teydi ki mi neydi?.." diye azaraltı ezilmelerde vızıldadım.
Kükreyen ses dolby surround çınladı kulaklığımda; "Tur 2 deydi, geç kaldın. Çabuk kapat dükkanı, seni bekliyoruzzz."
15 bisikleti 3 dakikada soktum dükkana. Giyin, çanta topla, 2 telefona cevap ver, buluşma yerine pedalla.. şeklinde ışınladım kendimi buluşma yerine. Kamyonetin arkasına attım bisikleti, arka koltuktaki yerimi aldım mahçup ve ezik..

Mangalcı'ya vardık, herkes bekler..
Çabucak toparlanıp, bastık pedallara Çamlık köyüne doğru.




Yanından geçerken bu kuçu da verdi ayarı; "Hov hov, hatta çov çovv, biraz da vof vof be NeO."Tamam tamam, bir de sen başlama çomar efendi, bi daa yapmam..



Taş ocağından yukarı aldı da bir rüzgar.



Koca dağı yok ettiler, taş taş üstünde bırakmadılar.



Çilek köyü sapağında, geride kalanları bekleme..



Çabucak geldiler işte.
Arka planda başkorsan, "Çabuk çek şu fotoyu, atacam şimdi kafana KTM'yi.."



Fakat, çok havalı bizim korsanlar yahu..!



Katır tırnağı sarısı sarmış yol kenarlarını.



Yokuşları tırmanıyoruz katır gibi.



Bunlar da çok iyi anlaştılar, "Şşşt, ayrılın bakiim.. Herkesin içinde naapıyonuz siz?"
Katır tırnağı ve bisiklet aşkı.. Duyulmuş şey değil!



Haydi gençler, daha çok tırmanacağız..



Hepsini geçtim yine.. Bitmiş bunlar yaa..



Bu da kapı olsun gidilerin gümbeti.



Bunlar da dış kapının dış mandalı takılıyorlar.



Bu tavşan da bir kapı oluyor, bir heykel..



Severim bu delişmen tavşanları..



"Dizilin bakayım, fotoğraflayacağım sizi."  emreyledi kraliyet baş korsan başısı.
Dizildik efendi gibi, fotoğraflandık.



"Bir de ben çekeyim." dedim, durum bu.
Laubalilik diz boyu.
Hiç saygıları kalmadı bana.
İyi ki bi kere geç kaldım yani..



İkinci kare biraz daha iyi ama arkadakinin kafada şişe durup duru ki.



Niçin ki?



Fatih Başkorsan'ın yeni cicisi, son model KTM.



Mesut komtan, yeni teknikler deniyor beni geçmek için ama nafile..
NeO'yum ben beee, kolay mı öyle beni geçmek, hem de yokuş aşşaa..!



İhtiyar kavecinin çayı bitmiş.



Biz de Zıp Zıp'ta içeriz çayımızı.



Biz çayları alıp, kahveleri söyledik ama korsancıbaşı bir başka işler peşinde.



Mesut, "Yine neyle hava atacak bize?" diye şüpheyle bakıyor..



Bense başka taraflara bakar gibi yapıp, makro denemelerindeyim.



.. ve Grikorsan patlatıyor sürprizi; Kadınlar günü dolayısıyla, hanımefendi bisikletçilerimize çikolata ve Porto ikram ediyor.



Biz de ucundan sebeplendik elbette, kadınların erkekler olmadan, erkeklerin de kadınlar olmadan bir anlamı yok zaten.



Yaşasın kadınlarımız.



Çay, kahve, porto, pişi, çikolata, ballı fıstık derken yine ipin ucu kaçtı.



Mesutcum, "Çikolatayla pişi başka bişeymiş, dene mutlaka NeOcum."



Şerefe.



Bu güzel..



Bu da gördüğüm en berbat kabartma.



İyi ki yansımam var bir yerlerden.



Yaban hayvanlarını yok edip, heykellerini dikmeye bayılıyoruz.



Çamlık kuçusu mırıldanarak yaklaşıyor yanıma, "Biz varız ya, yetmez mi?"



Al, bi tane daha.



O nasıl öpüşmek öyle?



Frençkis mi o?



Korsanız ya, böyle düzensiz park ederiz.
Kimse karışamaz bize.



Frençkis bitmiş ama dil hala dışarda.



Fatih, soğuk sızma zeytinyağı bulmuş, tadına baktırıyor bize.



Sude, otlu sudan yana.
Adından olsa gerek, Su-De yani Suzan Dereotu.



Mesut Tembelkomtan; "Bu espriler beni bitirdi. Artık bisiklet filan süremem ben. Kamyonet bunun için var işte." deyip turdan kopuyor.



Hay dilimi eşekarısı sokaydı da yapmayaydım o esprileri.



Kamyonlarla bir başıma kaldım işte.



Neyse espriden anlayan bir iki bisikletçi var hala.
Gönlümü almaya çalışıyorlar; "Neo,  bu tur kaç km?"



"Boş ver başkorsan ya, bi daha yapmicam espri mespri."



Yol genişletme çalışmaları, buradaki 3 tane kocaman çam ağacının başını yemiş.



Duble yol olmadan da yaşıyorduk buralarda.



İş mi bu yani?



Buralar da imara açılacak sonunda, anlaşıldı.



Olsun, biz pedallamaya devam edeceğiz..



Çatlayın, patlayın.



Neşemizi de kaybetmeyeceğiz.



İnadına bisikletçiyiz.



Sağlıklıyız..



Biraz kaçığız..



Gittikçe derinleşiyor burası..



Çin'e kestirme yol yapıyorlar herhal.



Ne işimiz var Çin'de?



Güzel ki buralar.



Var mı Çin'de bunlardan?



Olsa da bize ne?



Mustafa Özkeskin yeni bir tekneye başlamış.
Piyade.



Tur biter..



Bisikletler arabalara yüklenir.



Bu da Ender'in yeni KTM cicisi.



Bu mopetin fiyatı 150 tl.



Mesut bu fırsatı kaçırmıyor.
"NeO, param yok, bana borç ver de alayım şunu." diyor.
Kırmıyorum garibanı, heves etmiş, bunu adam edecekmiş.
Verdim 150 tl. Sevindi gariban.



Böyle de eli bol, cömert bir adamım işte ben.



Tamirci de hemen tezgaha aldı bu antikayı.
Bir iki eksik parçasını takıp öyle teslim edecek bize.



Mıstık kafede bulduğumuz Sözcü gazetesine, neredeyse tam sayfa ilan vermiş Uludağ Gazozu.
Üstteki Diyanet fetvası da süper olmuş doğrusu!

...

..

.




Hiç yorum yok: