23 Mayıs 2015 Cumartesi

Dut zamanı.

22 Mayıs 2015
Cuma

Evet, bugün kutsal cuma.
Bana bir yararı var mı?
Yok.

2 gün once, Kumbahçe'de, kaleye karşı, 1 Tuborg Special bira içip eve dönerken, Bodrum'un içine tuzak kurmuş bir çevirmede 28 promil ile sürücü belgemi 6 aylığına benden aldılar.
1 Ocak 2015 itibariyle motosikletler sürücüleri 20 promil üzerinde alkolle trafiğe çıkamazlarmış.
Bunu zor yoldan öğrenmiş oldum.
6 ay boyunca trafikte hiçbir aracı kullanamayacağım.

Bisiklet hariç.
Bir de elektrikli bisiklet tabi.
Ona her yol serbest.
Zil zurna sarhoş olsan da elektrikli bisiklet ya da bisikletle her yere gidersin, kimse karışamaz.



Biz yine BeBeK'le başbaşa kaldık bu durumda.



KGB, yani Korsan Bisiklet Grubu'nda zaten herşey serbest.
Kask takmak zorunda da değilsin.



Ne güzel, her türlü deliliğe açık bir grubumuz var.



Tam bana göre.
Yalı'dan Çiftlik'e giderken, gruptan ayrılıp, dalıyorum dere yatağına.



Delilik de bir yere kadar.
Bundan sonrası için arazi aracı lazım ya da enduro motosiklet.



Dere yatağında yol alamaz duruma gelince, bisikletimi sırtıma alıp, tırmanıyorum yola ve bizim diğer delileri (daha kibar bir dille, çılgınları) yakalıyorum yolda.



Çiftlik, Taş Masalı Kahve'ye doğru pedallıyoruz, portakallı, limonlu tişörtlerimizle.



Limonlu da ben oluyorum efems.



Çiftlik'e varmadan, arka yoldan (incir zamanı çok kullanıyoruz bu yolu, inanılmaz güzellikte incirler, ağaçlarda, sebil).



Taş Masalı Çiftlik kahvesinde, dut ağacının altında, Ender'in çikolatalı keklerini, Fatih'in bir gün önce romda bekletilip şişirilmiş üzümleri eşliğinde, çay ve sodayla mideye indirip,



Dut ağacının, olgunlaşmış meyvalarını da toplayıp,



Şaklabanlık yapmayı bırakıp, nefes bile almadan tıkınan Delta'msı Force arkadaşım İhsan'la..



.. sonrasının ne olacağını düşünmeden, hayatımızda yemediğimiz kadar dut yiyoruz.



Bu fotoğrafı da, fotoğraf uleması Fatih kardeşimiz çekti.
Ulema olmak böyle bişi işte, net olmasa da sanat fışkırıyor fotoğraftan.



Bu kadar yedik, hadi şimdi de bunları eritelim diye, orman yoluna pedallıyoruz.



Nevzatgiller..



Delta ve Hatçe, aldık yolumuzu..



Aslında yol bizi aldı da haberimiz yok..



Al işte bir deli de bu, keşke kask taksa.
Takmaz, çünkü deli.


Bir de arabaya asılır.
Ne diyeyim şimdi ben buna?
Sus NeO..



Çamaşırhane dedikleri yere varınca..



Hepimiz fotoroman oyuncusu oluveriyoruz.



Hatçe; "Bisikletleri çok severim."



"Hele NeO'nun bisikletiyse daha da çok." repliğine pozlar verirkene.. 



Al işte, benim BeBeK bile artist olmuş, ağacın üstüne çıkıp poz vermeye durmuş.



Tamam, havalı oldu kızım, in artık ağaçtan.
Yazıktır, zeytin ağacı olmaya çalışıyor o fidancık.
Tey allaam yaa.. Sahibinden de deli bu pislet..!



Dizilin arkadaşlar..



Turumuza katılamayanları çatlatalım biraz..



Göbeği içeri çekeyim derken..



Çatlamak..



Deliyiz meliyiz ama iyiyiz bee..



Herşeyin suçlusu bunlar işte..



Ayrılmadan önce, Yalı Cafe'de çay molası.



Bu geziye, arabalarıyla ulaşım sağlayıp, kekler, romda bekletilmiş üzümler, herkesten önce davranıp hesap ödemeler ve her türlü pozitif enerjileriyle katkıda bulunan canım arkadaşlarıma ben kendi adıma çok teşekkür ederim.
Sizleri çok seviyorum.
Hep böyle kalın, hiç değişmeyin.


...

..

.





Hiç yorum yok: