4 Şubat 2015 Çarşamba

"Şubat, şıpır şıpır."

4 Şubat 2015
Çarşamba

"Şubat, şıpır şıpır." diye bir söz varmış, dün öğrendim.
Sanırım doğru bu, en azından Bodrum için, en azından bu yıl.

Hava güneşli, parçalı bulutlu. Balkonda çamaşırlarım ne güzel kuruyor derken, kontrol edeyim bakayım ne kadar kurumuşlar diye, o da ne ıslaklar. Çünkü bir yandan yağmur yağıyor.
O parçalı bulutlar, geçerken şıpır şıpır bırakıyorlar yüklerini, çaktırmadan.
Neyse, içeri aldım çamaşır kurutma tezgahını. (Böyle denmiyordur onun adına ama benden böyle.)

2 tane bisiklet gelecek tamir ve bakım için, onları bekliyorum, bu günkü turuma çıkmak için.
Çat kapı, "Hah, bisikletler geldi." diye kapıyı açtım.
Bizim Kerim kapıda.
"Ben bittim, pert oldum" diye belini tutarak girdi içeri.
Herşeyi abartır, bu da öyle işte. Belinde biraz ağrı var alt tarafı.
"Bugün spora gitmesem mi acaba?" diyor.
E, gitme tabi ya! Bi dinlen be adam.
Tey allahım ya, hem pert oldum diyor, hem de spordan bahsediyor.

...

Bisikletler geldi, sorunları var ama halledilmez değil.
Delikanlı çocuklar, elleri alet tutuyor ama püf noktalarını bilmiyorlar henüz.
Bir iki yeriyle oynayıp, değişik parçalar filan takmışlar.
Bisikletçi meraklıdır. Uğraşır, çabalar, bozar ama sonunda öğrenir.
Hasar ve yapılacak ayar incelemesini yapıp gönderdim gençleri.




Bu günkü turuma biraz hızlı başladım.



Çevre yolundan Ortakent'e doğru, tempolu olarak pedalladım.



Bitez sapağını ve Marmara Koleji'ni geçip Ortakent'e yaklaştım.



Tempomu hiç bozmadan, hatta biraz da arttırarak, Ortakent sapağını geçip..



Gürece'ye doğru yüksek kadansla pedalladım.
Gürece'den Bağla'ya niyetlenmiştim ama arada bir şıpır yapan küçük bulutlar, yerlerini büyük bulutlara terkederse, dönüşte iyi ıslanırım.
Hele bu yokuş bir bitsin de...



Dükkan kiraları ayyuka çıkmışken böyle çözümler bulan güzel halkım.
Geçen bütün yaz adam burada kavun karpuz sattı, kimse de "Hoop, ne oluyor? Hani senin vergi levhan?" demedi.
Hala da adam orada durup duru.
Vardır bir yerlerde amcası ya da dayısı.



Gürece'den vaz geçtim..



Soldan Ortakent'e kıvrıldım.



Yahşi'ye doğru, sevdiğim tarz evleri sabitleyerekten pedallamayı fotoğraf mooduna aldım.



Kıvrılarak süzülen yolda çok hafif bir iniş eğimi mevcut.
Sol elim gidonda, frene ihtiyaç duymayacak bir hızda, hafiften pedallayarak,



Yoldaki güzelliklere nişan alıp,



Çatılı Ortakent evlerine hayran kalıp,



Bahçelerin ferahlığına dalıp,



Yolun üzerindeki ağaçları kesmeyerek de yol yapabilen duyarlı insanları şükranla anıp,



Evlerini süslemesini becerebilen zevkli insanları takdir ederek,



Çok eskiden kargı topladığım bu dere yatağının anılarımı canlandırmasının keyfiyle,



Bu eski evlerdeki yaşanmışlıkları hayal edemeyerek,



Yahşi'ye doğru yaklaşırken hala şakırdamayan havaya teşekkürler ediyorum.



Buranın sahibini tebrik ediyorum.
Paranın esiri olmamış.



Buranın sahibini de ..
Minicik evini, yaptığı ekle bozmadığı ve aynı çizgiyi koruyabildiği için.



Çatılı ve çatısız iki farklı stil yanyana.



Abi, bu ne?



...



İşte günün anlam ve ehemmiyetini yüceltecek Dilek Yolu (yokuşu).



Daha burayı laylaylom çıkabilmiş değilim.
Kendimi denemek için (kimileri hava atmak için yaptığımı sansada), 2 kere inip çıktığım olmuştur ama yine de zorlu bir yokuştur burası.



Yüzümdeki gülücük, zorlanmadığım için değil, başarabildiğim içindir.



Aktur inişinde uçtum sanki.
Bu fotoğraf için uçmayı duraklattım elbette.
Canım Bitez.



Bitez köyiçinde, Jandarma Komutanı'nın köpeklerini gezdiren mehmetçikler.
Güzel askerlik!



Kara bulutlar yüklerini daha kuzeye bırakmaya niyetliler bugün.



Son olarak bu muhteşem ağacı fotoğraflıyorum.



Bu ne acayip bir güzelliktir.



..

.





Hiç yorum yok: