25 Kasım 2014 Salı

Salı sallanıvedi..

25 Kasım 2014 
Salı

Salı sallanırmış.
Ne demek bilmem.
Çarşambayı da sel mel alır diye bugün bi tur yapalım dedim di.

Buz gibi esen bir rüzgara karşı Bodrum güneşi savaşının ortasına düştük.
Kimi zaman Bodrum güneşi, kimi zaman da kuzey rüzgarı etkisini gösterdi.




Dün, eve döndüğümde, ayakkabılarımın altındaki kilit bağlantılarından birinin vidasının düştüğünü gördüm.
Bunlar zaman içinde gevşeyip düşebiliyormuş demekki.
Arada sırada vidaları kontrol edip, sıkmak lazım bundan kelli.
Buluşma yerine gitmeden önce Bodrum sanayi çarşısında Alize'ye uğrayıp 2 tane vida alıp yerine takıyorum.
25 krş.




Buluşma yerinde yine kimse yok.



Bodrum'dan Mangalcı'ya pedallamak kimsenin işine gelmiyor.



Bense en çok bu bölümü seviyorum.



Mangalcı'dan sonrası laylaylom zaten.
Hiç olmazsa bu yokuş bana antrenman olsun.



Pınar gelmiş ama kendisi yok.



Mehmet' de arabayı park etmiş ama o da ortalarda görünmüyor.



Erken gelen Pınar kahvaltı ediyormuş.



Biz de ona çay içerek eşlik ediyoruz.
15 dakikamız daha var nasılsa.



Bu alemin keyfini kediler sürüyor valla.



Biz kalkarken Serdar' da katılıyor bize.
Bitez'den pedallayarak gelmiş.
Helal sana Serdar.



5 dk gecikmeyle Hatice' de katılıyor tura.



5 kişilik turumuza başlıyoruz.



Kızılağaç'tan..



Yalı'ya doğru..



Rüzgarı arkamıza alarak tıngır mıngır iniyoruz.



Yalı Kafe'de mola vereceğiz.



Geldik arkadaşlar.



Kafeye gireceğimizi işaret ediyorum ama giriş kapısında çok az bir aralık olduğu için durup bu fotoğrafı çekiyorum.
Hemen arkamdan gelen Serdar ani fren yapınca kilitli pedalı yüzünden küçük bir düşme yaşıyor ama sorun yok.


Ani duruşum için özür diliyorum.
Duracağımı belli etmek için işaret vermiştim ama farketmemiş malesef.
Gurup sürüşünde öndekini izlemek çok önemli.



Mola yerimizde hemen birer sigara yakıyoruz.
Elbette böyle bir hata yapmıyoruz.
Bu Pınar'ın seçimi.
Ben de sigara kullanıyorum ama spor yaparken değil.



Hatice'nin gözlüğünden Yalıçiftlik sahili.




Hatice'nin getirdiği, kendi yapımı kakaolu kekin tadına önce bu pisi bakıyor.



Biz de çaylarımızı içip, yola çıkıyoruz yeniden.



100 m gitmeden duraklıyoruz.
Bu gezide, uzun süredir bisiklete binmeyen Pınar'ı bol bol bekleyeceğiz.



Olsun..



Zaten laylaylom turu bu.



Fotoğraf makinem de beni dikizliyor yattığı yerden.



O zaman çalışsın biraz o da.
Önce gelişen sağ bacak kaslarım.



Sonra gölgem..



Sonra da arkadaşlarım..



Kameramdaki hafızaya alınıyorlar.



Bizzat kendim.



Yokuşlar dikleştikçe..



Tempomuz da yavaşlıyor haliyle..



Bu da bana yarıyor elbette..
Şu sıra çok fazla yüklenmemem lazım.



Bulutlar bazen çoğalsa da..



Sadece fotoğraflarımıza süs oluyorlar.



Kimileri de para peşinde.



Bu toprakları site yapılsın diye satanların daha sonra bu sitelerde bekçi olarak asgari ücretle çalışmaları hikayelerini çok dinledik.



Bu resimlerin anlamını çözen var mı?



Taş masalı kahveye ulaştık.
Pınar nefes nefese kendini sandalyeye atıyor ve hemen bir sigara yakıyor.



Hepimiz hayretler içerisinde onu izliyoruz.



Hey allahım, sen akıl fikir ver yareppim.



Yine de severiz kendisini o ayrı.



Hatice'nin kakaolu keklerini çay eşliğinde mideye indirirken..



Serdar, çaycı teyzeye fotoğraf çekmeyi öğretiyor.



3 denemeden sonra öğreniyor teyzem.
Bir yandan da kıkırdayıp duruyor.



Buraya artık bir bisiklet park yeri yapmalarının zamanı geldi.



Pınar, hemen Kocadon'a mesaj çekiyor bu konu için.
Becerikli kızdır, haftaya geldiğimizde burada bir bisiklet parkı görebiliriz.
Paralı olmasın da…!



Hatice; "Kediyi de sevdik, gidelim artık." diyor.



Bir solukta Yalı'ya iniveriyoruz.



Yalı'dan Kızılağaç'a çıkmamız öyle 'bir solukta' filan olmuyor.
Hem hafif yokuş, hem de karşımızdan esen soğuk ve sert rüzgar bizi yavaşlatıyor.



Bu yavaşlamanın Pınar'la katiyen ilgisi yok.



Mehmet, "Çok güzel bir bisiklet bu Scott. Bir sürü yeni parça ekledim üzerine, masraf ettim ama bana biraz küçük geliyor M size olduğu için, 1500 tl ye satarım alan olursa" diyor.



Bence hiç fena değil bu fiyat diye düşünüp duru ben.
M size olsam almayı düşünürdüm.. Yok yok, benim BeBeK bir Claud Butler'im var zaten.



Ağacın arkasına saklanan güneş 1,5 saat sonra bizlere toptan veda edecek bu günlük.



Yarın ortaya çıkıp, çarşamba gölgelerimizi yapacak.



Pınar' da benim her lafıma güler.
Onca laf söyledim, eleştirdim, yerden yere vurdum, hala gelip benimle fotoğraf çektiriyor.
Aferim bakiim.



Bu sarnıçları yıkmayın bari..



Artık hurda olsa da Anadol arabanızdan vaz geçmediğiniz gibi..



Yol kenarı güzeli.



Yol kenarı güzeli 2.



O da bu çiçeklere bayılmış.
Akşam sefası onlar kızım bee..
Ben de çok severim.



Sohbet ikilisi de geldi, hadi devam edelim diyoruz ama Pınar biraz soluklanmak istiyor.
Bu sefer sigara içmiyor, hayret..!



Yol kenarındaki bu ganimeti tam koparacaktım ki Mehmet engel oldu.
"Turunç o."



Bıraksam çarşambaya kadar sohbet eder bunlar.
Ne konuşkan bir ekip oldu bu gün.



Mööö..



İkiz sarnıçlar.



Diğer sarnıçlara da buradan gidilir.



İşte böyle..
Salı sallancek dedik, sallanıvedi gari.
Bundan sonrası diğer günlerin başına.

Yarın yine bir korsan tur varmış, saat 13.00 de Mangalcı'dan başlıyacakmış.
Haberiniz olsun.





Çok beğendiyseniz, aşağıdaki, " butonuna tıklayarak facebookta paylaşabilirsiniz.
--------------------------------------------------




Hiç yorum yok: