27 Kasım 2014 Perşembe

Dört dakkada Dörttepe

27 Kasım 2014
Perşembe

Enerjin ve zamanın varsa yapılacak en iyi şey bisikletle doğaya ulaşmaktır.
Bodrum çevresinde bunu yapmak ayrıca güzel.

Bu güneşli havaların da kıymetini bilmek lazım.
Sonra bir bakmışsın yağmurlar başlamış.
Nitekim bu hafta geçince hava durumu yağmur var diyor.



11.00 deki turu 10.00 a aldık, bu yüzden 9.45 te evden çıktım.



Bodrum çıkışında, ilk otobüs durağında buluşmak için yerimi aldım.
Deniz gelecekti, aradım, "2 dakikaya oradayım. Biz bisikletiçiyiz, bizde geri vites yok abi." dedi.



Deniz geldi, Mehmet yok.
Telefonu da yok, o zaman 5 dakika daha bekleriz biz de.



Ortalarda görünmeyince vurduk yokuşa.
Tahmin ettiğim gibi, ona göre ilk otobüs durağı olan, yokuşun sonundaki durakta bekliyor bizi.



Torba sapağına inerken rüzgar etkili.



Güvercinlik ufukta göründü.
Ellerim soğuktan dondu, yarım parmaklı eldivenin zamanı geçmiş.
(SSB; Martıların çokça bulunduğu bu koyumuz adını buradan almış.
Eskiden bu martıları Güvercin sanıyorlarmış.)



Güvercinlik'te bir nalbura uğrayacağız diyorum.



Yol üzerindeki nalburdan 2 eldiven alıp, parmaksız eldivenimin altına giyiyorum.
2 tl.



Deniz formda görünüyor.



Mehmet, "Sahilde birer çay içsek mi?" diye soruyor.



Boğaziçi köyünde ilk molamız, orada içeriz çaylarımızı.
"Flaminyonlar" da gelmişler.
(SSB; mantarlısı güzel olur bu flaminyonların. Diğer adıda 'deniz leyleği'dir.)
-Not: SSB açılımı; Saçma Salak Bilgi-



Burada rüzgar azaldı, güneşin etkisi çoğaldı.



Yaşasımmmm… :)



Burası göl değil, deniz. (Doğru bilgi.)



Turun başından beri sele acısı çekiyor Deniz.
O yüzden biraz yavaş sürüyor.



"Şortumun altında petli tayt var, üstelik en iyisinden aldım paraya kıyıp. 
Neden böyle oldu anlamıyorum." deyip duru.



Mehmet' de almış o petli taytlardan ama evde bırakmış.
Tey allahım yaa..!



Lagün adlı bu yerle ilgili kötü bir anısı var Deniz'in.
4 arkadaş gelip, barbun yemişler burada, 500 tl hesap gelmiş.
Kavga dövüş, 400 tl de anlaşmışlar.
(SSB; Lagün, Leleg dilinde 'kazıkçı' demek.)



Balıkçılardan göz hakkı isteyen Boğaziçi pisileri.
"Boğaziçi balığı hakkımız, söke söke alırız." diye mırnavlamaktalar.



Mehmet'in getirdiği poğaçaları çay eşliğinde ziyafetleştiriyoruz.



Deniz, yeni bisikleti Trek'ten çok memnun.
Sadece gidonu çok fazla yükseltilmiş, bir ara bakacağız.



Mehmet' de Scott bisikletinden memnun ama kardo boyu biraz küçük geliyormuş.
Bunu daha önce konuşmuştuk hatırlarsanız.
Bknz. hatta tıklayınız; "Salı sallanıvedi" gezisi.




Burada ağaçlar kurusa bile sökülmez, dekor olarak kullanılır.



Çekingen ama hafifçe de sokulgan bir kuçu yaklaşıp sevdiriyor kendini.
Geç kaldın be kuçu, poğaçalar çoktan bitti.



Boğaziçi köyünden ayrılıp, 



Dörttepe'ye doğru pedallıyoruz.



Flaminyon tarlası.
Arkadaki bina "karakol" olarak inşa edilmiş ama hiç kullanılmamış.



Dörttepe'de 4 dakika mola.
4 dakikaya 4 hikaye sığdıran Mehmet, günün konuşkanı seçiliyor.



Biz dinleriz abi..



Yol kenarı kuçusu, kaş altından göz ediyor.



Mööler, Pink Floyd'un "Atom Heart Mother" albüm kapağından fırlamış gibiler.



He he.. :)



Deniz hatırlattı bu albümü.



En güzel yeşil burada.



Üzerine de kelebekleri koydun mu,



Al sana masaüstü fotoğrafı.



Meşelik köyü son durağımız.



Soruyoruz ve en ucuz ve iyi çayın hangi kahvede olduğunu öğreniyoruz.



Belediyenin el koyduğu 10 yıllık bir kahve burası.



Hemen yan odası da muhtarlığa tahsis edilmiş.



Burada da Mehmet'in hikayeleri bitmiyor.
Açılan her konuda yaşadığı bir hikayesi var.
Helal olsun Mehmet, her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsan.



Yola çıkmadan önce, 3 farklı malzeme ile yükseltilmiş gidona çözüm bulmak için söküyoruz.
Eski orijinal haline gelmesi için üst kapak ve onun vidası gerekiyor.
Bu yüzden söktüklerimizi yeniden yerine takıyoruz.
20 dk.



Meşelik köyünden ayrılmaya yakın, bizimle yarışan 3. sınıf öğrencisi bu arkadaş 100 metreci olma yolunda.



Maşallah iyi depar atıyor.



Biz ona acımıyor ve pedallayarak yetişiyor,



Hatta geçip, arkamızda bırakıyoruz.
Oh be.. Kurtulduk.
Ne yapışkan çocuk.. :)



Güvercinsiz Güvercinlik köyüne yaklaşıyoruz yeniden.



Söyleyelim de köy meydanına 3-5 güvercin alsınlar..
Olmuyor böyle..



Dönüşümüz muhteşem olaun istiyoruz.
Kalan 20 km yi Deniz'in hızına uyarak, adeta alçaktan uçuyoruz.



Martılar bile şaşıyor bu işe.



Deniz, "Devam abi, muhteşem gidiyoruz." diyor.



Ben onu dinlemiyorum ve bu seyir yerinde mola istiyorum.



Bıraksam uçacak, ne bu enerji yahu?



Böööyle kanatlarımız olsa neyse…!



Turun kartalları..



Bodrum girişine doğru Deniz'e yetişiyorum.




Ardından Mehmet'i de yakalayıp, ikisini de geçiyorum.



Bodrum bizi muhteşem karşılıyor.
Bu bisiklet turlarını sırf bunun için seviyor olabilirim.



..

.





Hiç yorum yok: