6 Haziran 2014 Cuma

Rüzgar

Rüzgar.
Yelkenlerimizi doldurup, bizi ufuk çizgisinin ötesine, hayal dünyalarımıza taşır.
En ağır tekneleri bile suyun üzerinde uçarcasına taşır.
Esmekte ne kadar nazlanırsa nazlansın, o hep vardır.
Ya da olacaktır.
Kimi zaman da gizli mabedine bir çekiliş çekilir ki yaprak bile kıpırdamayı unutur.
İşte o zaman mademki hava hareket edipte bize rüzgar sağlamıyor, o zaman iş başa düşer ki o "baş" bisiklettir.

Bu iki tekerlekli melek arabasının pedallarına dokunduğunuz anda en durgun hava bile rüzgara dönüşür ve sizi sarıp sarmalar.



Ege kıyılarının yaz günlerinde sıcaklığın bu denli artmasının sebebi havanın hareketsiz kalmasındandır.
Hareketsiz havayı üfleyerek canlandıramayacağımıza göre biz hareket edelim ve kendi rüzgarımızı yaratalım.
Sıcak yaz günlerinde serinlemek için, vantilatörlerin yerine benim kullandığım araç bisiklettir.
"Yaz sıcağında bisiklete mi binilirmiş?" diyenler, bu deneyimi tatmamış olanlardır.



Ben, hayatım boyunca bu rüzgar tünelinde hareket halindeydim.
Herkes plajda kavrulurken ben, bisikletime atlar tüm Bodrum yarımadasını dolanırım.
Hemen her yokuşun inişinde serin sularıyla bir koy beni kucaklar ve ben tüm yorgunluğumu o koyun maviliklerine bırakıp yoluma devam ederim.



Klimalı arabalarında bile trafiğin mutsuzluğunu gideremeyen sürücüler şaşkınlıkla bakarlar bana, bisikletin üzerinde terden sırılsıklam bir mutlu adam!
Terlemekten korkan, hatta tiksinen insanların tersine ben, toksinlerden arınan bedenimin canlandığını an be an hissederek basarım pedallara.

Çevremi saran doğanın tüm güzel kokularını içime sindirerek, eksoz gazlarının beni zehirlemekte kifayetsiz kalmasına gülerim.



Siz basın gaza.
Benim nergislerim, melisalarım, papatyalarım, mandalina çiçeklerim, zakkumlarım, begonvillerim var.
Onlar beni arındırırlar.
Çam, okaliptus, portakal, erik ağaçlarım var.
Sizinse, araba esanslarınız, deodorantlarınız ve parfümlerden oluşan kimyasallarınız…



Kuş seslerim var.
Keçi melemelerim, tavuk gıdaklamalarım, horoz ötüşlerim, bülbüllerim var.
Kimi zaman kurbağa vıraklamalarım, yaprak hışırtılarım, çam ağaçlarının sıcaktan çatırdayan kabuklarının yaydığı muhteşem kokularım var.

Tekerleklerin asfaltta ya da toprak yollardaki lastik seslerime karışan zincir tıkırtılarım ve doğanın bana ödülü olan oksijenin, her yokuşta bedenimi dolaşıp bana can vermesini izlediğim nefes seslerim var.



Trafik gün geçtikçe daha kalabalıklaşıyor ve bisikletçiler her geçen gün sesini duyurmak için daha da güçlü bağırıyor; "Bisiklet yolları istiyoruz" diye.
Oysa yollar herkesin, her taşıtın değil mi?
Bisiklet yolları isteyerek, mevcut yollarda bizim de hakkımız olduğunu unutarak, kendi kendimizi dışlamış olmuyor  muyuz?
Arabaların yolları doldurmasıyla tıkanan trafikte, santim santim ilerlemeye razı olan araç sürücüleri, yolda bir bisikletli gördüğü anda kornaya basarak "Senin ne işin var bu yolda" diyerek bisikleti ne hakla dışlayabiliyorlar?
Oysa bisiklet, trafik tıkanmış olsa da ilerleyecek bir hat bulur kendine.
Neden bisikletler bu kadar göze batar?

Trafiğin özü saygıdır.
Nasıl ki bu dünyada her canlının var olma hakkı varsa, bisikletin de yollardaki hakkı asla yok sayılamaz.
Trafik kanunlarının en kısa zamanda yeniden değerlendirilerek, bisikletin yol hakkının en üst seviyeye alınması sağlanmalıdır.
Kanunlarla belirlenecek bu hak trafikte saygının yeniden ön plana gelmesini sağlayacaktır.


……


Tura çıkarken;

Bisikletinizin tüm bakımları tam olmalı.
Zinciriniz ve dişlileriniz temiz ve ince bir tabaka yağlı olmalı.
Frenlerinize yağ bulaştırmamaya özen gösterin.
Lastik patlamalarına karşı yanınızda 2 adet iç lastik taşırsanız iyi edersiniz.
Ayrıca kendi başınıza lastik değiştirmeyi en kısa zamanda öğrenmelisiniz.
Vites ve fren kumandalarınız sağlıklı çalışması için bağlantı tellerinin de ince bir yağla yağlanmış olması gereklidir.
Kullandığınız bisikletin sizin boyunuza uygun olması, sele yüksekliğinin doğru ayarlanmış olması ve doğru sürüş ile bilgiler edinmeniz ağrılarınızı azaltacaktır.
Bisikletçi giysileri edinin. Ter tutmayan ve hafif giysileri tercih edin.
Mutlaka kask ve eldiven kullanın.
Çok fazla yemeyin ama çok sık su için.


Şehiriçi turlarının dışında mutlaka çevrenizdeki köyleri gezin. Hem daha az trafik, hem doğa ile içiçe olmak bisikletin tadını çıkarmanızı sağlayacaktır.
Şehiriçi turlarının dışında, köylere ya da uzun yola çıkarsanız yanınızda bir/birkaç arkadaşınızın olması hem daha güvenli hem de eğlenceli olacaktır.
Bulunduğunuz yörede mutlaka bir ya da birkaç bisiklet gurubu vardır. Araştırıp bulun. O guruplara katılarak yeni rotalar ve arkadaşlar edinin.






Hiç yorum yok: