17 Mart 2014 Pazartesi

BeB ve NeO

Günlük işlerimi hallettikten sonra biraz Beb ile ilgileneyim dedim.



Dün Uyku Vadisi turunda biraz tozlanmış.
Duş yeterli.
Tertemiz olunca da gezmeğe gidilir bizim bildiğimiz.



Çantamız bugün çok işe yaradı.
Hızımızı kesmeden, yolumuzdan olmadan, içinden fotoğraf makinemizi çıkarıp, fotoğrafımızı çekip, yerine koyma konusunda son derece işlevsel oldu.



Askeri kampın yokuşunu çıkıp değirmenlere bir selam veriyoruz..



Gümbet'e doğru akıyoruz.



Akış o akış, Gümbet'i geçip, WoW yokuşundan..



Bitez sahiline iniverdik.



Bitez'de sahile masalar atılmaya başlanmış.



Yaz geliyor demektir bu.



Aktur'a doğru gidiyoruz..



.. ve Aktur yokuşunu da bitirip, yine hiç durmadan ..



Dilek yokuşundan aşağıya bırakıyoruz kendimizi.



Ortakent'te de durmayıp Bağla'ya iniyoruz.



Dikenli telleri hiç sevmem.



Şu karşıki tepeyi aşıp Karaincir'e gideceğiz.



Bodrum yarımadasının en dik yokuşu burası.



Dünkü turun yorgunluğunu burada hissediyorum.



Tura çıktığımızdan beri ilk molamız.



Dur yazıyor.
Durmasak olmaz di mi?
Islanan üstümü değiştiriyorum.



Kuru giysiyle iniş rüzgarını hissetmek ayrı bir keyif.



Hava o kadar güzel ki yanıma rüzgarlık bile almadım.
Sağlam rüzgar var ama üşütmüyor.



Karaincir yolunu pek severim.
Yazın bile fazla trafik olmaz burada.



Bu koya dikilen ilk palmiyeleri hatırlıyorum.
"Gitti canım koy." demiştim.
Hiç bir yapı yoktu o zaman burada.
Bu otel yapılınca koy elden gider demiştim ama öyle olmadı.



Otelin yapılması bu sahili korudu.
Birileri gelip, abuk siteler yapmamış oldu böylece.



Akyarlar'a doğru pedallamaya devam.



Mola yok, yola devam.
Akyarlar'ı geçip, sadece fenerin fotoğrafı için durdum, onu da doğru dürüst çekememişim.



Yakında denize girilir buralardan.



Turgutreis yolunda 3-5 araba.



Genelde sakin yollar.



İşte Turgutreis'e geldik bile.



Net olsaydı güzel fotoğraf olurdu.
Bir dahaki sefere.



Artık bir mola ister.



Çay ve enerji barı.



O kadar takviye de lazım ama..
15 dk moladan sonra Motokarizma Yıldıray'a uğrayıp, bıraktığım Lacivert Biss'in durumunu öğreniyorum.
Ön fren de değişsin tam olsun diyoruz.
Umut İstanbul'dan dönünce tamamlar.



Gölgemiz uzuyor dönüş yolunda.



Gürece'ye çıkmadan su içip, taytımızı çorabımızı düzeltiyoruz.
İnişe geçmeden de uzun kollu formamızı giyip rüzgara karşı önlemimizi alıyoruz.



Oasis karşısındaki Kardeşler fırınına nasıl geldiğimizi anlamıyoruz bile.



50 km bir çırpıda bitiverdi.
Toplam 3.5 saat.
Baba yokuşlar çıktık.
Bence iyi bir antrenman oldu.
Yarın ola hayır ola.

Sevgiyle…


..

.




2 yorum:

Yelken dedi ki...

Söylemeden edemiyecem; DELİSİN!!! Ama kıskanıyorum...

nezihoget dedi ki...

Ben de çok akıllı olduğumu düşünüyordum oysa ki. :)