25 Ocak 2014 Cumartesi

Hadi pislete.

Hava durumları iyi gidip duru.
Biz de pedallayıp duru.
Meteoroloji sürekli yanılıp duru.
Bugün için de yağmurlu şimşekli bişeyler demiş ama yok öyle bi durum.
Şahane, güneşli bir hava sabahtan beri.
O zaman haydi pislete binelim.


Feyse yazdım, daha yazarken Hacı'dan mesaj "Hadi pislete."
Aynı anda güneşe bakıp gaza gelmiş 5 kişi oluverdik bir anda.
Fatih'le buluşup Mangalcı'ya gideceğiz, Hacı' da oraya gelecek. 


Fatih'le buluşmak için evden çıktım.
Pazar günü saat 12:10, sokaklar neredeyse bomboş.


Rahatlıkla yeni fotoğraf açıları deniyorum pedallarken.


Buluşma yeri Mangalcı'ya 10 dakika önce varıyoruz Fatih'le.
Beklerken arabanın bagajına kaç bisiklet sığar onu hesaplıyoruz.
İyi bir bağlama sistemi oluşturduk, şimdilik 4 bisiklet bağlayabiliyoruz.
Bagaj kapağına bir aparat takarsak 2 bisiklet de oraya, bir de tavana aparat koyarsak...
E yeter o ka..!
Bu arada Hacı, Serdar'ı da kapıp gelmiş.


Yeni aldığı ayna kol ve göbeği monte etmiş.
Şahane olmuş gari.


Fatih'in arabada bulduğu kaliteli bir zincir yağını tüm bisikletlerde kullanıyoruz.
Her daim bakım.


"Yetişmeye çalışırım." demişti Recep.
Yetişti.


Arka tekere fren ayarı gerekiyormuş.


Hacı hemen iş başına.


Bayılıyor bu işleri yapmaya, hiç birimize bırakmıyor.


Recep halinden memnun.
Hacı gözlük ve eldivenlerini arabada unutmuş, Serdar'la birlikte gidip alırlarken ben de o arada arka tekere biraz daha hava basıyorum.
Kendimize bu kadar bakmıyoruz yahu..!


Tam bisiklette sohbet havası.


Bahar gibi hava hayvanlara da yaradı.


Bisiklette sohbet şu açıdan keyifli;


Sohbetten sıkılınca basıyorsun pedala..!


Yalıçiftlik çay bahçesi mola için ideal.


Artistliğin lüzumu yok ama hayranlarım peşimi bırakmıyorlar..!


Moladan sonra Çiftlik'e devam ettik.
Yol kenarında sigara içen bir bisikletçi.
Selam verdik ama umurunda olmadı.
Kulağında kulaklık, başka bir aleme dalmış.


Fatih durup durup bisikletin gözünü çıkardı.
Bu gün üstüste dördüncü gün.
Çılgın pedalcı.


Sakin bir tur, kimse gazlayayım derdinde değil.


Yol kenarında Çiftlik sakinleriyle selamlaşmalar.
Her türlü selamımıza karşılık alıyoruz.
Çok tatlı insanlar.


Bir gün böyle fotoğraflar peşinde koşarken başıma bir şey gelmez umarım.


Önden gidenler biz Fatih'le sohbet ederken arayı açmışlar, durup bizi bekliyorlardı.
Biz de yanlarında durduğumuz sırada kadının biri, keçisini gelip ağaca bağlayıp gitti.


Ben de yanına gidip seveyim dedim ama o sahibinin peşinden "Beee beee." deyip duru.


"Yahu gel bi seveyim seni."


"Bak, işte tam ağzına layık bir ot."


"Hadi millet, gidelim."
Neyin dedikodusu bu?


Fatih'in bu bisiklete binişine hayranım.
Sol ayağını pedala koyup, bisiklet yürürken öbür ayağıda atıyor selenin üzerinden.
Bir gün bana da öğretecek.


Fatih, onun yerine, Trabzon puşisiyle Tuareg bağı nasıl olur onu gösteriyor.
Nasıl olmuş?


Çiftlik kahvesinde taş masada çay keyfi.


Tıngır mıngır dönüşü..


Yeniden dünkü eski kiliseye uğruyoruz.


Fatih ve Hacı içeride çekim yaparken ben de dış çekime takılıyorum.


Ciciler de dinleniyorlar.




İç mekan çekimleri bitti.


Foto-pişti.



Bunun da gözü hep yolda.
Tamam şekerim, gidiyoruz.


Benim gözüm de hep bu eski yapılarda


Bir de böyle acayipliklerde.


Ben giderim o gider...


Biz kilisede oyalanırken Serdar yoluna devam etti, biz de sakin sakin dönüş yoluna pedallıyoruz.


Recep bize Mangalcı'da çaya davet etti.
Semaverde çay keyfi de başka oluyor canım..


Bu günkü gezimizin durumu budur.


Mangalcı'nın uslu kuçusu bisikletlerimizi pek sevdi anlaşılan.

Hava durumu bu gün gibi yağmur gösteriyor yarın için.
Sizce?

Hiç yorum yok: