26 Ocak 2014 Pazar

Yağmursuz bir gündü..

8:23
Şıpır şıpır, şapır şupur sesleriyle uyandım.
Yağmurun güçlenen sesi benim uyanmama yetti.
Saati zaten 8:30 a kurmuştum.
2 dk sonra Hacı'dan telefon; "Abi yağmur var, gitmiyoruz di mi?"
"Ne gerek var ıslanmaya, boşver gitmeyelim." deyip yorganı tekrar kafama çektim.
Ardından gök, doğru karar verdiğimizi tasdik eder gibi gürledi.
Bir mesaj sesi duydum ama umursamayıp, uyumaya çalışmaya devam ettim.
10 dk sonra Hacı'dan telefon;
"Abi, feyste yazmışlar o tarafta hava güzelmiş. Gidiyoruz."
Tamam, hava güzelse sorun yok, gidiyoruz.


Bulutlar görevini yapıp köşelerine çekilmişler.


Biz biraz geç kaldık ama beklemişler.
Turgutreis iskelesinde tur öncesi gurup fotoğrafımızı çekmek için toplanıyoruz.


Biz bu işi pek seviyoruz ya..
Toplanmak, tanışmak, birlikte yola çıkmak.. her anı çok keyifli.


Rotamız belli; Akyarlar.


Bruno' da bizimle.
Biraz rüzgardan, biraz da sarsıntıdan rahatsız olmuş ama bisiklet sepetinde yolculuktan hoşlanıyor.


Seçkin' de kızı ile katılmış.


Saymadım ama 30 kişiye yakınız yine.


Tek deli ben değilim yani.


Tarçın bu gezide yok çünkü 5 gün önce bir seri hayvan katili tarafından zehirlendi ama 8 köpekten kurtulamayan 3 köpek arasında değildi.
Gümüşlük'te onu bakıma alan bir kadının yanında şimdi.
Onun yerine başka bir bisikletsever kuçu takıldı peşimize.


Ama bu Tarçın kadar istikrarlı değil.
Yol kenarındaki kokular onun ilgisini dağıtıyort.


Rüzgara karşı ama güneş eşliğinde keyifli bir sürüşteyiz.


O ne?
Yeni kuçu hala peşimizde.


Rüzgarlı Burun'da küçük mola.
Yavaş kalan arkadaşları bekliyoruz.


En kalitelisinden, en eskisine her türlü bisiklet var gurupta.


İşte o eskilerden birinin zinciri attı.
Hemen, eli yatkın ve tecrübeli arkadaşlar duruma müdahele ediyorlar.
Kolay işler bunlar, hemen halledip yola devam ediyoruz.

Akyarlar'a varmadan "Merida Man" Recep bir düşüş yaşıyor malesef.
Ayakkabı bağının zincire dolanması yüzünden geçirdiği bu kaza hepimize ders oluyor.
Elinde ve dirseğindeki bereler yüzünden turu bırakmak zorunda kalıyor.
Bize eskortluk eden arkadaşlarımızdan biri onu arabasını park ettiği Turgutreis'e geri götürüyor.
Yanımızda daha iyi ilk yardım malzememiz olsaydı tura devam edebilirdi.
Bunu da listemize yazıyoruz.
Bir daha ki tura en iyi ilk yardım malzememizle çıkacağız.


Arkadaşımızın durumuna üzüldük ve içimiz buruk devam ettik turumuza ve Akyarlar'a vardık
Onun için fazladan fotoğraflar çekeceğiz.


Öncü gurup ve ardından diğer arkadaşlar balıkçılar kahvesinde toplanıyoruz.


Ben her zamanki gibi kahvenin sobasının yakınındaki boş bulduğum sandalyelere terden ıslanan giysilerimi seriyorum kurumaları için.
Gurubun yaşı büyük bisikletçileri soba başında sohbete dalıyorlar çay eşliğinde.


Sevgi yeni bisikletini ilk kez kullanacak.
Sele ayarı ve birkaç küçük detay gözden geçiriliyor.
Çok mutluyuz yeni oyuncağımızla.


Fotoğraf bulanık ama dostluklar net.


Seçkin'in kızı.
Adını unuttum gari.


Çaylar içiliyor, çevre fotoğrafları çekiliyor.


Bisiklet, her girdiği kareye anlam yüklüyor.


Üzerinde sürücüsü olmadan da bir ruha sahip bunlar.


Di mi kuçu?


Uzun bir mola oluyor çünkü bazı arkadaşlar da benim gibi kahvaltılarını burada yaptılar.


Öğleden sonra kursu var ama sporunu aksatmıyor.


Dönüş yoluna geçmeden Emrah, bisiklet hakkında bir iki öğreti sunuyor yeni arkadaşlara.


"Ben bunları biliyom ki." diyor Hacı.


Dilek, prensesinin kaprislerine katlanmakla meşgul.


Dönüşte Rüzgarlı Tepe molası.


Ardından sahilde fotoğraf molası.






Turgutreis'te bir iki bisiklet bakımı molası.


Jant yamulması; Lastik kadroya değiyor.
Bu arkadaşımız zaten kursa yetişmek zorundaydı.


Bu kuçuların şirin olmayanı var mı?


Bir pratik patlak lastik şişirme yöntemi.


Kadıkalesi'ne doğru sahilde yolun bitmesi.
En önde benim.
Bu, gurup için iyi bir şey değil galiba.


Neyse, aradan daha düzgün yola ulaşıp devam ediyoruz.


Arkadaşlarımın takılmalarının dışında bir memnuniyetsizlik yok.


Herkes çok anlayışlı.


Bu evin fotoğrafını çekmek için durmaya çalışırken, yolun kenarındaki çukura dalıyorum.
Neredeyse kapaklanırken otların üzerine atlıyorum.
Sorun yok.


Her seferinde sonraya bıraktığım bir fotoğraftı bu.


Bir de bu.


Gümüşlük'te bizim takımın masası.


İşte böyle Zeynep hanım, bisiklet bu gülümsemeyi yerleştirir insanın yüzüne.


İşte bunu diyorum.
Bisikletçi, her zaman, daha mutlu, daha hoş görülü, daha pozitiftir.


Daha çok su içer.


Hep güler.


Ne bakıyon? Yalan mı?


Tur sonunda Havcı ve Kerim lastiklerini birbirleriyle değiştirdiler.
Kerim daha ince lastik istiyor, Hacı' da daha çok bozuk yolda olduğu için biraz daha kalın lastik istiyordu.
Değiştirdiler, oldu.


Tur sonu fotoğrafı.




2 yorum:

Unknown dedi ki...

Her zaman olduğu gibi harika bir anlatım olmuş :)

nezihoget dedi ki...

MeridaMan, teşekkürler..
Senin blog da çok güzel gidiyor..

http://meridaman48.blogspot.com.tr/