29 Ocak 2016
Cuma
Hafta içi gezilerimize yeniden başladık.
Bu günkü turun adı "Takunyalı Gezgin Ayı Turu".
13.45
Fatih'in kamyoneti Öküz Efendi ile Yalıçiftlik yoluna çıktık.
Fatih Kaptan namı diğer "Korsan Başı" dümende.
Delta'ların İhsan efendi gelene kadar Yalı kafede limonlu çay ile zaman geçiriyoruz.
Kitap Kurdu Ender, öğrencilerinden izin isteyip gelmiş.
Bu da savaş gazisi "Çarşı".
Kek istiyor ama tur sonunda yiyeceğiz Ender'in yaptığı keki.
Fatih, "Bu bisikleti mi hafifletsek yoksa bir karbon KTM mi alsak?" diye sormakta.
Mesut, "Trek al abi, en iyisi buymuş." demekte.
Fatih, "KTM'den başka markaya binersem namertim."
Delta'ların İhsan sonunda teşrif etti.
Pişkin pişkin sırıtıyor bir de.
Geç kaldın yahu...!'
Olsun, bizim tek ve yegane Delta'mız o.
Bekleriz ne yapalım.
Ağaçların, ineklerin, koyunların, çobanların arasından..
Aheste aheste salındık Çiftlik Taş Masalı Kahve'ye doğru.
Bu güneşli hava hepimizi bahar kelebekleri havasına soktu.
Uçuşuyoruz adeta.
Taş Masalı'ya nasıl geldiğimizi anlamadık fakat o ne?
İhsan demişti ama ben bu kadarını beklemiyordum, bizim koca dut kuşa dönmüş.
Bu sene o şahane meyvalarında yiyemiyeceğiz malesef.
Bundan sonra buranın adı "Dutsuz Kahve" olsun gari.
Şimdi bu güneşi çok sevdik ama yaz gelince çok ararız o dut gölgesini.
Çay için durduk ama Hatçe'den muz, Murat'tan gofret derken yine gurme masa oldu.
Fatih, ofisi yanında getirmiş, susmadı bi türlü telefonu.
Murat, "Bu gün eşeği evde bıraktım, atla geldim." diye motorla katıldı bizim tura.
Güneşli havayı bulduk, yayıldıkta yayıldık.
Saçlarını düzelten Ender, "Çek beni." ...
Sürekli bir şeyler yiyen İhsan Delta'sı "Çekme beni." deyip duru.
Orman yoluna daldık yeme içme fazlı bitince.
Bu teyzeye ne yaptığını bir türlü söyletemedik, "Zeytinyağı yapıcam." deyip duru.
"Biz de biliyoz onu da şinci naapıyon teyze?"
Onun yerine ben deyivedim gari; "Zeytinleri çerinden çöpünden ayırıyom gari."
Deseydin ya.!
Fatih'le, Ender kapışmışlar...
Finişe Fatih depar yaparak önde giriyor.
Uzun aradan sonra hepimiz pedallara kavuşmanın neşesini yaşıyoruz.
Çamaşırhane'de mola.
Buradan geri döneceğiz.
"Ne var bu bisiklette? Sürekli resmini çekiyorsun." diyor İhsan.
"Ver şunu bi deneyeyim bakalım ne mene bişeymiş?"
deyip bir tur atıp dönüyor..
"Vay NeO, iyi olmuş bu, manevraları benimkinden iyi."
"Hadi ordan, KTM'den daha iyi bisiklet olamaz." diyor Fatih.
"Kıskanç noolcek."
Çek bakalım Fatih abey, afilisinden olsun gari.
Şu Delta, ortalarda dolanmasa daha fiyakalı fotoğraf olacak ama adam yerinde duramıyor bi türlü.
Pozumuzu verdik bekliyoruz biz.
Geç Fatih abey bi de seninle olsun bu manzara.
Olmadı bi daha..!
Şimdi oldu işte.
Mesut, "Hadi dönelim abi." deyip basıyor pedallara..
Biz de peşinden.
Orman içinden, en sevdiğim iniş.
Uçtuk adeta.
Çiftlik'te hızını (ya da gazını) alamayan İhsan bir de aletli jimnastikte atıyor terini.
Fatih'i yakalayamadık bir türlü.
Yalı kafede kek ve romlu üzüm bekliyor tabi.
Bize de bırakırlar umarım.
Bırakırlar mı?
Çok eğlendik, özlemişiz, hem pedallamayı hem de birbirimizi.
Kek sırasına bizden önce girenler var.
En az bizim kadar sevdi o da çikolatalı keki.
"Ordu doyar bununla." diyen Mesut, önünden almasak hepsini yiyecekti.
Murat'a gofretler için, Ender'e çikolatalı kek için, Hatice'ye muzlar için, Ayçe'ye de çaylar için teşekkür ediyoruz.
İhsan'a ne için teşekkür edeceğimi bilemedim ama bir sebep olması gerekmiyor iyi ki varsın dostum.
Fatih'e de romlu üzümler, transporteyşın ve bana "Karga sesli şarkıcı." dediği için ayrıca teşekkür ediyorum.
Akşam güneşi güzele gelirmiş.
"Güzel" derken, bunu kastetmiştim.
Baksana şuna yaa..!
Ya buna ne demeli?
Şaka bir yana, bu muhteşem gün için hepsi birbirinden değerli tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Çok yaşayın siz.
...
..
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder