4 Haziran 2015 Perşembe

Gökçeler'de yağmur var.

4 Haziran 2015
Perşembe

Bodrum, en uzun bahar mevsimlerinden birini yaşıyor bu yıl.
Hava parçalı bulutlu ve hafif rüzgarlı.
Yani tam bisiklet havası.

Ne zamandır uzunca bir tur yapma isteğim vardı ama tembellik ediyordum.
Bugün tembelliğe yenilmeyeceğim.
Bahar yorgunluğu da bir yere kadar.



Saat 14.00 de kapıdayım.



Milas yönüne giderken genelde ince lastikleri takarım ama onunla zaman harcamayıp, bir an önce  yola çıkmak istedim.



Güvercinlik geride kaldı.
Bu tabelada güzel bir şey yazıyordu ama kadraja girmemiş.
"Doğa, spor ve eğlence için mükemmel ortamlar sunar.
Ona sahip çıkalım." gibi bir şey yazıyordu.

Sahip çıkmak, bizim millet için üzerine otel yapmaktır.



Tamam, otel de yapalım ama doğayı yok etmeden yapalım.



Hatta yaptığımız otel ile orayı daha da güzelleştirelim.



Bak bu kaplumbağa yavrusu da bulunduğu yerden hoşnut değil, karşıya geçmeye çalışıyor.
Bu ülkenin şöförleri insanları bile umursamazken, sana yaşama şansı verir mi sanıyorsun küçük şey?



Hadi bugün şanslı günündesin de ben gördüm seni.



Karşıdaki ağaçların altında, yoldan uzak bir yere bıraktım ufaklığı.



Biraz daha gitsem Tour De Milas olacak yahu.



Ama ben, bir kaç km sonraki sapaktan, Uyku Vadisi'ne doğru pedallamak istiyorum.
Bugün kadraj konusunda beceriksizim, arkadaki tabelada "Uyku Vadi 9 km" yazıyor.
Otobüs durağındaki vatandaşlara sordum; "İleride köy neyin var mıdır?" diye.
"Vallaha yabancısıyız buranın abey." dediler.
"Akyol" diye bir köy vardır en azından diye düşünüp daldım yola.



Suyum bitti zira.



Hah, bir de araba girdi bu yola, kesin bişeyler vardır ilerde.



2 km sonra Akyol adlı köye geldim.
Soda ve su takviyesi yapıp, biraz da köy hakkında bilgi aldım.
Yaklaşık 60 yıl önce gelen yörükler kurmuş bu köyü.
Yeni bir köy yani.



Bildiğin köy işte.
Yeni eski ne farkeder demeyin.
Eski bir köy olsaydı eski yapılar vardır diye dalardım köyün içine ama ben yoluma devam ediyorum.



Bu çayın yanından uzayıp giden yol beni Uyku vadisine götürecek.



Çayın karşısında da bir köy var.



Uzayıp giden yol beni daha çok çekiyor.



Hava gittikçe kapamaya başladı.



Yağmur yağar mı?



Suyun üzerinde martılar var.



Sağa sapacağız.



Sapar sapmaz bu ev karşılıyor beni.



Ardından da başka yapılar.



Uyku vadisine çok az kaldı.



Ama burası daha çok ilgimi çekiyor.
Soldaki manavdan 2 muz alıp..



Kahvede okey oynayanların yanındaki banka oturuyorum.



5 dk sonra yağmur başlıyor.
Herkes içeri kaçıyor, okey mokey dağılıyor tabi.
Biraz sohbet, bir çay, bir de "Olala" ile zaman geçiyor.



Yağmur yüzünden 10 dk lık mola 40 dk oluyor.
Saat oldu 17.15, Uyku vadisine gidersem dönüşte karanlığa kalır, akşamki işime de geç kalırım.



Dönüşte yolu kaçırıyorum.



Ana yola ulaşmak için dalıyorum ara yollara..



Yol bitince de yeni biçilmiş buğday tarlasından devam..
Geri dönmek yok.



Sonunda yola ulaşıyorum.
Dönüş boyunca yağmur bulutuyla yarışıyoruz.
Bazen beni yakalayıp hafifçe ıslatıyor;
"Bas pedala NeO, yoksa ıslatacağım seni." der gibi.



Tuzla'ya ulaştım bile.



Güvercinlik öncesindeki yokuşun sonunda ışıklarımın ikisini de sele borusuna takıyorum çünkü arkadan gelenler çok yakın geçmeye başladılar.



İşte Güvercinlik.




Adamlar ne güzel otel yapıyor, siz beğenmiyorsunuz.
Sizi gidi nankörler.



Gün batmadan evdeyim.
19.35



Oh bee.. İyi geldi bu tur.



Konacık-Gökçeler-Konacık: 97.4 km

Hiç yorum yok: