10 Aralık 2014
Çarşamba
Pazar gününden beri durmayan yağmurun bulutları bugün dağılıp,
gökyüzünde güneş ışınlarına yol açtılar.
Her zamanki antrenman rotamızda pedallamak üzere yola çıkıp,
Diğer pedalcı dostlarımızla buluşma noktamıza geldik.
Fatih' de benim gibi güneşli havaya güvenip, yanına yağmurluk almamış.
Bizim dışımızda herkes tedbirli.
Ben de uzun kollumu giyiyorum kısa kollu formamın üzerine..
Çünkü güneşin önüne birkaç bulut geliverdi birden.
Gelecek 2 arkadaşımız daha var ama ikisi de telefon edip, "Siz çıkın, yetişirim ben." dediler.
Biz de çıktık.
Daha 2 km yol gitmiştik ki yağmur çiselemeye başladı.
"Geçer mi?"
"Bulut mu?"
"Ne oluyoruz?" derken şakırdayıverdi.
Biz kendimizi buraya atana katar yine sırıl hatta sıklam olduk.
Biraz arkamızdan gelenler daha da sıklam.
Şeker kızlar bunlar, eriyebilirler.
Bu yüzden yağmurun dinmesini beklemek zorundayız.
5 dk içinde güneş geri geldi ama yağmur devam ediyor.
Yağmur durdu ve Emin geldi.
Tüm yağmuru yemiş buraya gelene kadar.
Bodrum'dan pedallayarak gelmiş.
"Şeyime kadar ıslandım." diyor.
Çok ayıp..!
Yağmur dindi güneş açtı, biz de pedallamaya devam ettik ama yerdeki sular yine şeyimizi ıslatmaya devam ediyor tekerleklerden sıçradıkça.
Biraz güneşlenmek, biraz şeyimizi kurutmak ve bize yetişmeye çalışan İhsan'ı beklemek için Yalı kafede duruyoruz.
Yine etrafımızı kediler köpekler sarıveriyor.
Islak çoraplarımızı, bufflarımızı, eldivenlerimizin sularını sıkıp güneşe serdik.
Koşuya çıkan Berji' de bize katıldı.
Kara kuçu hep dibimizde.
Fatih dakkasında maymun ediyor kuçuyu.
Hah, İhsan' da geldi, tam "Maymunlar Cehennemi" moduna geçtik.
Şeker kızlar bir yerleri erimiş mi diye kontroldeler.
"Neyse, yapçak bişe yok." deyip yola çıkıyoruz yeniden.
Biz, 7 cüceler gibi çıktık yola.
"Baltalar elimizde, uzun ip belimizde.
Biz gideriz ormana hey ormanaaa."
7 kişiyiz ama ne cüceyiz..
Ne de ormanda ağaç keseceğiz..
Sadece pedallayacağız.
Şeyimize kadar ıslak olsak da.
Ebegümeciler patır patır patlamışlar 3 günlük yağmur sonrası.
Hayvanat da beslenip duru taze otlarla.
Bu pamuk prenses de elinde birkaç incir yaprağı ile ..
"Keçiyi beslemek istiyorum." diyor ama yanındaki dedesi;
"Süser diye korkup duru." deyip duru.
"Bişey yapmaz. Sevgi ile yaklaşmak yeter." desem de nafile.
Korku ile büyütüyoruz çocuklarımızı.
Memo'nun (Manfred) sırtı, yağmurluk diye giydiği çin işi korumanın kalitesizliği ile bu hale gelmiş.
Çaylar İhsan'dan, cevizler Güneş'ten, Dido'la Fatih'ten ..
"Bedava yaşıyorum, bedava..
Hava bedava, su bedava.."
Bedava
Bedava yaşıyoruz , bedava;
Hava bedava , bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı ,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava ;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Orhan Veli Kanık
Cevize doyduk, yumul Memo.. !
En çok ben yedim cevizlerden, laf aramızda.
Seviyoruz bu dut ağacının altını.
Bizi yakınlaştırıyor.
Bak, ne kadar yakınız.
Bizi gidi maymunlar bizi!
"Hadi Emin, ye şu çikolatanı da gidelim artık."
Ben ; "Ne bakıyon?"
Pisi ; "Bakmak da mı yasak yahu?"
Nikon'um da nemli havadan etkilenmiş, vizörü açılmakta zorlanıyor.
Emin, İhsan ve ben önden, tempolu olarak pedallıyoruz.
İhsan'ın yetişmesi gereken bir toplantı varmış, biz de onun hızına pedal uydurmaya çalıştık ama..
Maşallah keçi gibi gidiyor, hatta arada bir geri dönüp açtığı arayı geri alıyor.
Yollar hepimizin,
Bu akıllı kuçu da trafiğin sağdan gidişine uyum gösteriyor.
Mıstık kafeye vardığımızda yağmur yine başlıyor.
Arkadan gelenler de buraya sığınıyorlar.
Yağmur şiddetini arttırıyor yeniden.
Güneş' de geldi, tamam olduk.
Mıstık kafede soba yandı, tüten yer bulundu, tütme engellendi, ıslak giysiler kurutulmaya başlandı.
Giysilerimizi kuruttuk ama yağmur dinmedi bir türlü.
Biz de hemen yanımızdaki balıkçıdan balık alıp, karşısındaki köy lokantasında pişirtip,
çarşamba bisiklet turumuzu taçlandırdık.
…
..
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder