"Yunusları Bodrum'da İstemezük" protestosuna geç kaldım ama yine de gidip bir bakacağım.
Yarımada turuna katılacak kimse olabilir belki.
Olursa da oraya gelebilir ki ne.!
Düşünceleriyle, evden çıkıp, Hamam Sokak'tan sahile doğru..
Acele etmeden..
Belediye Meydanı'na varıyorum.
Tam düşündüğüm gibi Yunus protestosundan insanlar dağılmışlar..
Bisiklet heveslisi 1 tek şahsiyet de yok ortalıkta.
Herkes işinde gücünde.
Ne mutlu bana ki bisiklete ayıracak bol zamanım var.
Aslında çalışıp biraz repertuara yeni parça eklemem lazım ama turdan sonra yaparım artık.
Bütün bunları kafamdan atarak, orta tempoda, sıcak güneş, serin rüzgar karışımı olan bahar havasında Turgutreis semalarına vardım bile.
Hazır gelmişken bir de Yıldıray'a uğrayıp mavi bisikletimin son durumunu öğreneyim dedim.
Bir üst kalite vites takımı takmaya karar verdik.
"Yarın bitmiş olur, gel al." dedi.
Çok şahane bir haber bu.
Biraz fazla para vereceğim ama daha kaliteli bir vites sistemi yakışacak mavi biss'e.
Bu turda mola vermek istemiyorum.
O yüzden, Yıldıray'ın çay ikramını geri çevirip tura devam ediyorum.
Kadıkalesi sahiline bir göz atmak için bir ara yola dalıyorum.
Sahilde yaza hazırlık çalışmaları sürüyor.
Kıyıları talan da devam ediyor.
Bu otel de sahilde ne koparabilirim derdinde, diğerleri gibi.
Bir tanesine de rastlamadım ki kurallara uysun.
Bu dünyanın çivisi çıktı.
Dünyanın da buna isyanı var, her gün 50-100 kere sallanıyor Bodrum.
Gümüşlük' de talan yerlerinden.
Neresi değil ki?
Talanı gizleyerek, güzel görüntü almak şimdilik mümkün.
Bu da madalyonun diğer yüzü.
5 yıl öncesine kadar burada sadece inekler vardı.
Şimdiyse MM Migros var.
Bu tabelaları tasarlayan kişiye "Beni güldürdün, Allah da seni güldürsün" gülücüğü yolluyorum.
Yalıkavak ufukta belirdi.
Sahilinde hala güzel köşeler barındırabilen bir belde burası.
Dünyanın en pahalı marinalarından biri yapılmasaydı keşke.
Para para para.
Allah gözünüzü doyursun.
Bana güzel hava ve güzel doğa lazım.
Paranız sizin olsun.
Hiç takılmadan yokuşa vuruyorum.
Gündoğan'ı da transit geçiyorum.
Ama burada durmadan da olmaz ki.
Artık yola kadar ulaşan bu heykeller..
Gittikçe daha güzelleşiyorlar.
Bu da açık hava galerisinin tabelası.
Bugün de değil ama bir gün gelip bu eserleri yapan sanatçıyla tanışacağım.
O tanışmayı şimdi yapmamak için kendimi zor tutuyorum.
Her bir heykel ayrı bir değer.
Benim minik tahta heykellerime benziyor.
Çok güzeller.
BeBeK' de bayıldı bu heykellere.
Heykellere veda edip ayrıldıktan 100m sonra mecburi bir mola verdik.
Arka lastik sizlere ömür.
Lastik değiştirmek için durduğum yere bakar mısınız?
Minicik bir tel girmiş lastiğe.
Güya zum yaptım ama asfalta odaklanmış netlik.
Burada da netliği tutturamamışım.
Bu da telin dışta kalan kısmı.
Neyse, netliği burada doğru yere odaklamış makine.
Burada da doğru netlik.
Lastik tamiri tamamdır.
Haydi yola.
Göltürkbükü'nü geçip, ormanların arasından Torba'ya doğru giden bu şahane yolun tek kusuru,
emniyet şeridinin çok küçük oluşu.
Neyse ki fazla trafik yok, fotoğraf bile çekebiliyorum.
Torba denizi göründü bile.
Karşı kıyıların talanı.
Yiyin bakalım...
İşte Bodrum tabelası.
Nüfus: 34900
Yalan tabi.. :)
Tabelalar, direkler, evler arasından zorla görünen kale.
30 yıl önce İstanbul'dan 16 saatte ancak vardığımız Bodrum'da bu bakıştan kaleyi gördüğümüzde her seferinde otobüste bir alkış kopardı.
Hey gidi günler hey.
…
..
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder