6 Mart 2014 Perşembe

Çamursuz

Yattığımda saat 03.00 tü, uyuduğumda ise 04.00 olmuştur.
Kafaya bir şeyler takılınca ne uyku tutuyor ne de uyanıklık.
Takma kafana demek kolay.
Ben de bütün gün ve gece kendime böyle söyledim "Takma kafana Nezih."

Nasılsa kalkarım diye de saati kurmadan yatmıştım.

Sabah saat çaldı, uyandım ama çalan saat değil telefondu.
Telefonu elime alırken saate gözüm ilişti; 12.15
Uyuyakalmışım.
Hacı telefonda; "Hala uyuyor musun abi?"
"Yaa, hiç sorma, uyuyakalmışım." gibi bir şeyler mırıldandım.
"Tamam abi, bekliyoruz seni." dedi ve telefonu kapattık.
5 dk içinde hazırlanıp çıktım.
10 dk da yol desen, telefondan 15 dk sonra Gümbet Belediye Kafe'deyim.


Hacı, Serdar, Fatih, Ayşe, Bahar, K. Fatih bir de ben 7 kişi olduk.


Hiç olmazsa bir çay içeyim de uyanayım.


Bahar ve 


.. Ayşe, çamur için özel bot alıp gelmişler.


Yola çıkalım bakalım, çamur bulabilecek miyiz?



Umarım bu tekneye bekçi diye koydukları köpeğin yiyecek ve içeceğini de bırakmışlardır.


Gümbet sahilinden,


Telefonlara cevap vererek,



Otellerin içinden Bitez'e doğru yol alıyoruz.


Hacı, yeni selesine hayran.
Durup durup fotoğrafını çekiyor.
Deli mi ne?


Yeni olunca böyle oluyor işte..


Ben de Fatih'in bu günkü hediyesi, havalı kornamın fotoğrafını çekip duruyorum.
Bu arada, Fatih İstanbul'da Bisiklet Fuarı'na uğrayıp döndükten sonra her turda bizlere hediyeler dağıtıyor.
Noel Baba gibi adam.


İnşaatlar devam ediyor Bodrum'da.


Her kış tüm Bodrum, büyük bir şantiye oluyor.


Bu şantiyenin arasında bile güzellikler var.


Uzaktan kişneyerek yerini belli eden bu güzellik, sanki beni yanına çağırdı.


Ben de yakından bir kaç fotoğrafını çekmek istedim.


Bir de baktım ki aşağıdan fark etmediğim bir de arkadaşı var.


Buraya kadar tırmandığıma değdi doğrusu.
Önce kagverengi atı okşayıp, hatırını sordum.
"İyiyiz abi. Manzaramız güzel, yemekler de şahane burada." diyor.


Beyaz olan daha da uysal.
"İyi ki geldin, burada sıkıntıdan patladım yahu. Ne yapıyorsunuz? Bisiklet turu mu?
Eskiden ne güzel birlikte gezerdik kırlarda bayırlarda.
Ayran mı içtik?"


Sen üzme canını, biz seni yine çok seviyoruz.
Birlikte gezerken sen bizi taşımak zorunda kalıyordun.
Bence böylesi daha iyi.


Ben yanından uzaklaşırken yeniden kişneyerek "Güle güle." diyor.


Küçük Fatih'in lastiğinin havası düşük.
Ben yanlarına gidince benim pompaya iş düşüyor.


Güzelce şişiriyoruz lastiği ve ..


.. yola devam ediyoruz.


Her yer asfalt,


.. her arazi duvar ve çitle çevrili olunca çamurlu bir toprak alan bulamadık tabi.


Şu tarlaya dalsaydık ne güzel olurdu oysa.
Ne ulu bir ağaç değil mi?


Aktur yokuşunu geçip Ortakent'e gideceğiz.
Bitez'de bize katılan Fügen ve Suat ile birlikte 9 kişi oluyoruz.
Yokuşta Fügen'in bakımdan çıkan elektrikli bisikletinin gücünün düştüğü ortaya çıkıyor.
Bakım yaptık deyip bozuyorlar.
Neyse, bence Fügen için daha iyi, biraz daha fazla pedallar bu sayede.

Yokuşun yarısında Ayşe 1inci vitesten daha küçük vitese ihtiyaç duyunca zincir ruble ile tellerin arasına giriyor.
Geri dönüp onu bu durumdan kurtarıyoruz.
O da bunun altında kalmayacak ve Ortakent molasındaki hesabı ödeyecek.
Tamirci çağırsa daha çok öder.
Şanslı.


Heryer Taksim.


Yine o ciplerden biri.
Aklım bunlarda.


Boşver, iki teker daha iyidir.


Benzin derdi yok.


Ortakent köy kahvesinin yanında yol inşaatı var.
O zaman deniz kenarındaki Belediye kafeye gidelim.


Fatih; "Bu seleyi alınca bisiklet parası kalmıyor, böyle işe yarar mı acaba?" diye Brooks seleyi deniyor.


Hafif bir rüzgara rağmen hava iyice ısındı.
Sağolasın Güneş.


Güneş, çamurlarımızı da kurutuyor.


Az da olsa çamura bulandık.


Dans edecek çamur bulamadık ama olsun.


Hacı'nın Brooks selesini koruma yöntemi böyle.
Özel cilasına parası yetmemiş anlaşılan.


Çaylar, lokumlu servis edilen türk kahveleri,


.. tostlar, elma, portakal tükettik.


Korsan üçlemesi.


Ortakent turlaması.


Ortakent yansıması.


Dilek yokuşundan dönüşe hazırlık.


Yokuş sonu.


Yokuş bitiminde Bahar.


Yokuş bitiminde Fatih.


Yokuş bitiminde Fugen ve Suat.


Yokuş bitiminde  Büyük Fatih.
Tüm gün GoPro ile uğraştı.
Ayşe'nin GoPro'sunu deniyor.
Beğenirse o da alacak.


Yokuş üçlüsü.


Küçük Fatih'le burada ayrılıyoruz.


Serdar, Fügen ve Hacı' da evlerine gitmek için bizden ayrıldılar.


Biz de Bitez bağları arasındaki sokaklardan Bodrum'a döneceğiz.


Bu güzel havada..


.. sakin sakin ..


Güzel pisileri de fotoğraflayarak ..


Pedallamanın keyfine varıyoruz.


Dere yataklarında hala su kalmış.


Bu da bize biraz daha eğlence imkanı tanıyor.


Bizden ayrılanlar..


Bu eğlenceden mahrum kaldılar.


Çaputlu Melengeç sokaktan sağa..


Limonlu caddesine dalıyoruz.


Al sana Limonlu Caddesi.


Eski evler, bakım için yeni sahiplerini bekler.


Fotoğrafşör Fatih..


Pedalşör Ayşe, arkada Bahar noynoy.


Bu sularda en azından lastiklerdeki çamurlar temizlendi.


Herkes bu Limonlu caddesini çok sevdi.


Limonlu caddesi de bizi sevmiş midir?


Kardeşler fırınından ve diğer fırından çaylık birşeyler alıp Suat'ten de ayrılıyoruz.
Çaya çağırdık ama işi varmış Suat'in.


Bahar çayı demlerken, ben de bisikletleri yıkıyorum.


Severim arkadaşlarımın bisikletlerini yıkamayı.


Foşur foşur su akıyor hortumdan


Gayetle kolay bir iş bu.


Fatihcim sen git, ben de birazdan çaya geliyorum.


Çaylar ve çaylıkları tüketebildiğimiz kadar tükettik ve haydi herkes evine durumuna geçtik.


Bahar'a güzel çaylar ve servisi için gocuman teşekkürler.
Bak, çiçeği de açmış.
Ne mutlu.


..

.





Hiç yorum yok: