11 Ocak 2014 Cumartesi

Geyik Barajı

Dünkü 70 km lik turdan sonra bugün bisikletten uzak dururum sanıyordum ama akşam İsmail'in "Geleceksen seni 11 de alırız." demesi bana yetti.
Elbette geliyorum. Hayır dememe imkan var mı?
Hiç görmediğim bir yer. Hava güzel. Ayrıca en sevdiğim bisikletçiler.
Bir de araba ile servis. Oh, daha ne olsun.
Bana da saat 10 da kahvaltımı edip hazırlanmak kalıyor.



Hacı'nın arabaya İsmail, Thomas ve ben bisikletlerle birlikte doluştuk.
Milas'a varıp, Gayik Barajı yolunu sorduk.
Yolun başlangıcında arabayı park edip bisikletlerimizi hazırladık.


Bisiklet sporunun en güzel tarafı tüm bisikletçiler güler yüzlüdürler.



Tur başlıyor. Dilerseniz müzik de var.


Bizi uzun bir çıkış bekliyor.


Thomas her zamanki gibi tur başında önden önden gidiyor.


Biz buna gülüyoruz, çünkü yokuşta belli olur yiğidin tavrı.


Yanımıza çağırıp gücünü dengeli kullanması gerektiğini hatırlatıyoruz.


Köy evleri her zaman çok güzeller.
En külüstürü bile bir yaşanmışlık sunar bizlere.


Bunu anlamadık.
Anlayan anlatsın lütfen.


Bir pınar.


İsmail bisikletinin tekerlerini yıkarken Hacı' da matarasını dolduruyor.
"Bizim içtiğimiz sulardan daha temizdir. Olsa olsa bir sürü bakteri vardır." diyor.


İçimizde bir bilen kişi olarak Thomas bilgisini bizimle paylaşıyor; "Yararlı bakteriler de var."


İnanılmaz bir doğada sürekli yokuş çıkmak şahane.


Her fotoğraf molasında vücudumuza su takviyesi yapmayı ihmal etmiyoruz.


Ben sadece 1 kere pınardan su içtim, onun dışında tüm su ihtiyacımı 5 adet mandalinadan aldım.
Siz öyle yapmayın, bol bol su için.


İşte bir yaşanmışlık abidesi.


Bu da foto-pişti abidesi.


Bulduk böyle güzel bir fotoğraf manzarası, haydi oyuna.


"Biz Heybeli'de, her geceeeeee mehtaba çıkardııııık, mehtabaaa çıkaaardıkkk…"


"Sandallarımız, neeşee dolaaaar, zevke dalaaaaardııık, zevkeeee daalaaardıkkkk."


"Saz sesleriniiin sahileee akseettiği demleeeeerr.."


"Aaahh ooo deeemleerrr……"


Bu kadar çok içince ne nota ne usul kalıyor.
Ben söylemiştim size çok içmeyelim diye.


Neyse, Thomas geliyor, at şişeyi şu tarafa, çoluk çocuğa kötü örnek olmayalım yahu..


Ha şöyle, efendi gibi.


Thomas'ımız.


Canımız, ciğerimizdir o. 


Yokuş zor ama manzara şahane.


Bu kadar şamata yetmez mi?


Yeter tabi, yol bizi bekler..


Biz de pedallarız o zaman.


İşte su içtiğim pınar.
Herkes su takviyesi yapıyor.


Pınarın karşısında maden taşıyan tırlardan biri durmuş frenlerini kontrol ediyor.
Thomas, büyüyünce tır şöförü olmaya karar verdi.


Bu yollarda tır sürmek başka bir keyif olmalı.


Böyle hayallere dalıyor işte Thomas.


Onu daldığı rüyadan uyandırıyorum.


Bizim altımızda bisiklet var ooolum.


Daha yolumuz var. Haydi pedalınıza kuvvet.


Bitmeyen yokuş da tükeniyor ve bizi bu güzelliğe kavuşturuyor.


Yollar çamurlu.


Ama Geyik Barajı harika.


Yüzmek tehlikeli ve yasak.


Nasıl da istediydik oysaki.


Barajda foto-pişti.


Thomas dönüşü düşünüyor ama yolun %90 ı iniş.


Buraya kadar araba ile gelip toprak yollarda sürmek lazım.


Ben burayı çok sevdim ama ulaşım zor.


Nasıl bir doğadır bu?




Dönmemiz gerek ama dönemiyoruz.


Buradan ayrılmak zor.


Hacı; "Mangalmızı neyin de yanımıza alıp tüm günü burada geçirmek şart oldu." deyip duru.


Yokuş bizi biraz yormuş olsa da bu toprak zeminde birazcık mtb yapıyorum.


"Tamam tamam, geliyorum."


Pek yakışıklı bi poz oldu bu.


Fotoğraf makinesini rastgele tutup basın deklanşöre, sonuç böyle bişi oluyor her seferinde.


Vay canına!


Bu görüntü beni bitirdi.


"Hadi yeter Nezih, dönelim artık." nidaları yükseliyor ve yola koyuluyoruz.


Yol kenarına bağlı bir karakaçan.


Hacı diyorkine; "Biz köyde hep eşşeğe binerdik ki."


"İşte böyle, bi zıpladın mı, tepesindesin."


Aaa, olmadı… Hacı bir tarafa, eşşek bir tarafa.   Ups..!


Zırt diye bitiverdi iniş yolu.

İniş harika, çıkışsa sadece yokuşçular için harika.




Mutlu geziler diliyorum.



.

Hiç yorum yok: