29 Aralık 2013 Pazar

Yarım tur.

Nedendir bilinmez ama gece yatarken pazar turu hakkında çok olumsuz düşünüyordum.
Yağmur yağacak diye düşünüp turun iptal olacağı olumsuz düşüncesi beni sardı uyumaya çalışırken.
Sabah gözlerimi aralayıp saate baktım. 8:30 
Gözüm pencerede; hava kötü.
Ne kötüsü ya, resmen güneş var dışarıda.
Ama bilinç altım diyor ki; "Hava kötü. Yataktan çıkma. Zaten saat 03:00 de uyudun. Boşver, çek kafana yorganı."
Çektim kafama yorganı.
Olmadı, gözümü açıp tekrar saate baktım: 9:30
Sonra tekrar pencere; Hava aydınlık.
"Çıkma yataktan, çek kafana yorganı." diyor, her kimse o!
Onu dinledim. Çektim kafama yorganı.
Telefon zırlamaya başladı.
Önce saate baktım: 10:30
Sonra telefona baktım: Ufuk.
Açmadım. Açamadım.
Ama uyku gitti.
Kalkıp tuvalete gittim.
Türkün aklı ya kaçarken ya mıçarken gelirmiş.
Ya, dedim. Ben ne yapıyorum?
Arkadaşlarım bisiklet turunda ama ben tembellik yapıyorum.
Hemen Ufuk'u aradım, belki de turda bir şey oldu da yardım istiyordur yahu.
Ne sorumsuz adamım ben!
Ufuk: "Nerdesin abi? Hayvan barınağından yola çıkmak üzereyiz. Hadi kalk gel."

Evden kaçar gibi çıktım.
Bu yüzden yanıma lastik yama setimi almayı unutmuşum.


 Yalıçiftlik bakkalının önünde Ayşe'yi gördüm.
Bakkaldan su ve çikolata alıp gurubun geri kalanını yakalamak üzere bastım pedala yeniden.
Eskort aracındaki bisikleti görünce; Birisi 'bisiklet gezisi'ni yanlış anlamış, bisikletini gezdiriyor diye düşündüm. Sonra öğrendim ki turun başında ilk yokuşta bir arkadaşın "işi çıkmış" ve bisikletini bırakıp geri dönmüş.



Yalıçiftlik kahvesine kadar doğru dürüst fotoğraf çekemeden tura dahil olmaya çalıştım.
Kahveye gelir gelmez Emin arkadaşımı fotoğrafladım.


Kahvenin avlusu bisikletlerle dolup taşıyor.


Gurubun geri kalanı da gelip aramıza katılıyor.


Bu baba-oğul ilişkisini tur boyunca izleminizi isterdim.
Ben onları izlemeye bayılıyorum.


Turlarımız hakkında yazacak çok fazla detay var aslında.
Ben yavaş yavaş bunlara değinmeye başlayacağım yazılarımda.


Bunlardan birisi; Turlar kalabalıklaştıkça yeni gelen arkadaşlarla eskiden olduğu gibi fazla yakınlaşmak mümkün olmuyor.
Buna daha fazla dikkat etmek zorundayız.
Bence turların baş amacı bu olmalı.


Molalarda bir yeme içme ve ihtiyaç giderme telaşı yaşanıyor.
Belki bisiklet ayarı, belki giysi değiştirme ve belki de kulüp işlerinin detaylarını konuşurken yakınlaşmayı ve birbirimizi tanımayı ikinci plana bırakıyor, hatta unutuyoruz.


Bir başka sorun da; Son birkaç gezide gördüğüm haremlik-selamlık durumu.

Nedendir bilinmez, hanımlar anında kendi guruplarını oluşturup buna sebep oluyorlar.
Şimdi onlar hemen bu tezime karşı çıkacaklardır ama benim gözlemim bu.


Bunu dile getireceğimi söylediğimde Füsun'un bu bakışına maruz kaldım mesela. :)


Her zaman ve herkes böyle demiyorum elbette.
İşte Ufuk ve Ayten.


Ama bu hanımların durumu nedir?


Neyse, tur sırasında yaşananlarla ilgili benim bir sürü tesbitim ve fikrim var.
Bunlara katılıp katılmamak size kalmış.
Genelde çok keyifli ve kaynaşmalı geçiyor benim için.
Ben kim nasıl oturmuş, ne konuşuyor hiç bakmam dalarım aralarına.
Çünkü bu bir sosyal gurup ve biz zaten bunu istiyoruz.


Dönüşe bıraktığım bir kareyi sabitliyorum.

Bu fotoğrafı çektikten 2 dk sonra dizimin 5 parmak altından, hem de taytın üzerinden arı soktu.
Şans işte!

Yalıçiftlik sahilinden geçerken de lastiğim patladı.
Yama takımım yanımda değildi ama Hacı yanımdaydı.
Onda her zaman herşey vardır.
Birlikte lastiği onardık.
Zaten arkadaydık, Mangalcı'nın önüne en son geldik.


Kızılağaç çıkışında son toplanma.


.. ve son yokuş başlangıcı.


En arkada ben ve Emrah.


Hemen öndekilerin arasına katılıyoruz.


Hatta onları gaza getirip.


Bir yokuş rekabeti yaratıyoruz.


Önden Serdar ve fanatik yokuşçular zaten basıp gittiler bile.


Geri kalanları da biz gazlıyoruz.


Tabi bazıları fazla gaz yemiyor.
Onlara da saygımız sonsuz.


Yokuşun zirvesinde Seçkin sevimli köpüşleri peşine takıp aramıza getiriyor.


Bunlara bayılıyorum yaa..


Çok tatlılar ve oyuncular.


Rahat bir inişle Bodrum ilk ışıklarından sonra yine toplanıp, çarşıya doğru topluca pedallıyoruz.


"Yarış da yapmıyorlar, ne ayak bunlar?" diyen halkın bir gün bizi anlayacağını umut ederek misyonumuzu devam ettiriyoruz.


Yüzümüzdeki mutluluğu bir gün soruşturup anlarlar belki.


Son durak Denizciler Cafe.







1 yorum:

Unknown dedi ki...

Nezih Abi,
Her zaman, olduğu gibi mükemmel bir anlatım olmuş yüreğine sağlık. Kaynaşma, konusunda sana katılmamak içten bile değil grup ile 3. kez tura katılma şansım olmasına rağmen iyi sohbet yapabildiğim kişi sayısı çok az, bunu daha samimi ve kalabalık bir durum haline getirmek gerekiyor :)