Günler öncesinden bu etkinliğe katılmayı planlıyordum.
Daha önce gitmiştim Pedasa'ya, bu mevsimde, hem de böyle bir etkinliğin arasında, yeniden oraya pedallamak iyi olur dedim.
Yolda motosikletliler beni yakalar nasılsa diye düşündüm ama etrafta in-cin top bile oynamıyor.
Ne gam, böyle tatlı bir köpüş var burada.
Belli ki buraya bekçilik yapıyor ama bıraksam tepeme çıkacaktı.
Sevgiye ve ilgiye muhtaç.
Onunla "gel", "otur", "bekle" oyunu oynadık.
Sonunda bu pozu verdirebildim.
"Kapkara" nın su kabını bulamadım ama suyu buldum.
Önce kendimi bir serinlettim, yokuş beni ter içinde bıraktı zira.
Köpüşün su kabını ararken gizlenmiş bir mangal buluyorum.
Burada mangal yapmak kesinlikle yasakken, burayı korumakla görevli insanların bunu yapmaları çok ayıp.
Sonunda "Kapkara"nın su kabını buldum.
Kirlenmişti, yıkadım ve doldurup yerine koydum.
Uzun bir hortumu olan bir çeşme daha bulunca çiçekleri de sulamaya karar veriyorum.
Zakkumlar suyu severler bence.
Kim sevmez ki?
My bike uslu uslu bekliyor beni.
Ben buradayken toplam 4 araba geçti, biri çöp kamyonuydu.
Hepsi de beni meraklı gözlerle izlediler geçerken.
Çöp kamyonundakiler selam bile verdi.
Garibim kazlar sürekli peşimdeler, sanırım çok acıkmışlar.
Ufukta Torba.
Burası öyle sakin ki, bırakıp gidemiyor insan.
Bir de bu şapşal var zaten.
Onu biraz ıslattım, o da gitti toprakta yuvarlandı.
Beni pek benimsedi.
Ben zakkumları sularken o da beni bekliyor.
Kapkara'nın kulübesi de çok havalı doğrusu.
Bu hayvancıkları beslemeyi çok isterdim.
Üzüldüm doğrusu.
İstemiye istemiye dostlarıma veda edip, geri dönüşe pedallıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder