22 Haziran 2013 Cumartesi
Saat 12:00 ye doğru, tam da söz verdiğim gibi, güneşin alnında yola çıktım Bodrum'dan.
Hedef Güvercinlik, Doktorlar sitesi.
Ercü, "Gel, denize gireriz, sohbet ederiz. Senin için de değişiklik olur." demişti 1 gün önce.
Denize gitmeyi canım çekmiyor ama serinlemek için önce terlemek lazım.
Bu yüzden, biraz pedallamak sonrası deniz gerçekten şahane fikir.
Hep soruyorlar, "Bu sıcakta zor olmuyor mu?" diye.
Öncelikle bu bir spor, kolay olsa spor olmazdı.
Ayrıca, sürekli, kendi esintini kendin yaratıyorsun.
Hava hareket etmezse, ben ederim.
Ercü diyor ki, "Yokuşların sonuna yaklaşırken hava iyice durur. Hele bir kör nokta vardır yokuşun sonuna doğru, işte o sırada 'Yeter, bitsin artık.' diye mızıldanırsın. Fakat yokuşun zirvesinde hafif hafif esmeye başlar ve inişe geçtin mi 'İyi ki yoldayım, iyi ki bisiklet var.' dersin."
İnişte hızlanırsın ve serin hava her yerine ulaşır.
Üzerine yapışan giysilerinin arasına hava dolmaya başlar.
40 derece sıcaklıkta bile serinliği bulursun bisikletin üzerinde.
Bu yüzden bisiklet en iyi yaz sporu bence.
Evden çıkıp yokuşbaşını tırmandıktan sonra ter içinde kalmıştım.
İnişe geçip, Torba kavşağına varıncaya kadar terim kurudu bile.
Torba kavşağını geçtikten sonraki uzun tırmanışta sıcağı hissettim iyiden iyiye.
Polis bile bu sıcakta uzağa gidememiş, tam Bölge Trafik önünde çevirme yapıyor.
2 arabayı ağına düşürmüş, elinden geleni ardına koymuyorken ben, gözlerinin içine baka baka yanlarından geçtim.
Eminim akıllarından şunu geçiriyorlardır; "Şu bisikletlere de sürücü belgesi zorunluluğu getirilse de hergün bunlardan da birkaçının canını yaksam."
"İnsafsızlık etme, görevlerini yapıyorlar." diyeceksiniz ama öyle yerlerde pusuya yatıp , öyle tuzaklar kuruyorlar ki trafiğin içinde polisin ulaşamadığı bir yerde olmak çok hoşuma gidiyor doğrusu.
Polis kontrolundan sonra tırmanış bitti ve gördüğüm ilk gölgeye attım kendimi.
Yanıma aldığım 2 küçük sudan birinin çoğunu içtim.
Daha sonra da sırt çantamı gidonun üzerine bağladım, bu sıcakta sırt çantası çekilmiyor be.
10 dakikalık moladan sonra Güvercinliğe kadar durmadan pedallıyorum ve Güvercinlik ışıklardaki fırından, henüz çıkmış üzümlü keklerden alıp Ercü'yü arıyorum.
"Plajdayım, gel." diyor ve Doktorlar sitesine pedallıyorum.
Denizi görünce son yokuş da bitmiş oluyor.
Sahilde Ercü'nün yanında buluyorum kendimi.
25 km yi 1 buçuk saatte almışım.
Hemen çayları söyleyip, üzümlü keklerden birini paylaşıyoruz.
Çok güzel bir esinti başlıyor ve ben denize girmeyi bile unutuyorum "Direniş" tartışmaları sürerken.
Dönmeye yakın bir telefon geliyor ve akşama bir iş olduğunu ve yetişmek için hemen yola çıkmam gerektiğini öğreniyorum.
Dönüşü 1 saat 15 dakikada tamamlıyorum.
Duşa girip çıktığımda yine bir telefonla işin iptal olduğu söyleniyor.
Daha doğrusu günleri şaşırmışlar ve 1 hafta önce davranmışlar.
İşte bizim işler böyle.. Çok komik oluyor bazen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder