22 Mayıs 2013 Çarşamba

Puslu havada, yalnız başıma.

Bisiklet Şenliği'nin afişlerini ve flayırlarını dağıtmak ve farklı beldelerdeki görüşemediğimiz bisikletçi dostlarla buluşmak ve tanışmak için önerdiğim bu tura yine yalnız çıkıyorum.
Bence "Bodrum Bisiklet Kulübü" benim yarattığım bir yanılsama.
Aslında yok ama varmış gibi düşünmek bana iyi geliyor.
26 Mayıs Pazar günü ne olacak diye merak etmeye gerek yok.
Bir şey olmayacak.
5-10 bisikletli katılırsa şaşarım.

Neyse, gelelim biz bu günkü gezimize.
Hava bulutlu ama çok sıcak ve nemli.
Hatta biraz bunaltıcı ama benim soluduğum, içinde yaşam bulduğum güzelim dünyamın havası.
Her halini seviyorum, hem de çok.

Yani anlayacağınız bu muhteşem günde neşem yerinde ve bunu hiç bir şey bozamaz.

Ercü' de gelecekti ama işi çıkmış, gelemedi bu geziye.
Ben bir solukta Torba'dan sonraki ilk koyda buluyorum kendimi ve serin sulara atıyorum bedenimi.
Fotoğrafta gördüğünüz beyaz kulübeye bir nöbetçi koymuşlar.
Beni oradan ileri gitmemem için uyardı.
Ben de "Ben Türk'üm, burası da Türkiye, her yere giderim." dedim
"Ama bisiklet olmaz." diye saçmaladı.
"Ben nereye, bisikletim oraya. Sahiller herkesindir. İstersen polisi arayalım." dedim.
"Benim sorunum değil." dedi.
Ben de "Benim sorunum hiç değil. Bisikletimle giriyorum, belki ileriden denize gireceğim. Sen düşün." dedim ve ilerledim.
İlerde deniz çok kirliydi, tekrar buraya döndüm.
Bir arkadaşım söylemişti, fotoğrafta arka planda görülen binalar bir tatil köyüne ait. Yeni yapılıyor ve büyük ortağı sayın Cumhurbaşkanımızmış.
Burada neden nöbetçi olduğu anlaşılmıştır sanırım.

Torba-Göltürbükü arasındaki yeni asfalt çalışması rezalet.
Çizginin bittiği yerde asflat da bitiyor ve emniyet şeridi yok.
Yanda bulabildiğim bozuk zeminli yerlerden gitmeye çalıştım.
Offroad'dan farkı yok, Türkbükü'nde lastiğimi patlatmış olduğumu gördüm.
Lastiğimi parçalayabilirdim de çünkü sağ taraftaki alanda bol bol kırık bira şişesi vardı.
Kırık bira şişesi tarlası desek hiç abartmış olmayız.
Bu ülkede herkesin kıçına mobese taksan da iflah olmazlar azizim.

Türkbükü'nde (Göltürkbükü saçmalığını kabul edemiyorum hala.) mola zamanı.

Her zamanki gibi köy kahvesinde en iyi çayı bulursunuz.
Bardağı da 1 tl.
Hemen yandaki Cafe'de içerseniz 5 tl.



Şurada yazdığına göre hava sıcaklığı 34 derece.

Utangaç Türkbükü kuçusu.

Hesabımı ödedim ve yola çıkmak üzere bisikletime bindim ama ilerleyemedim çünkü ön lastik patlamış.
Yanıma yedek lastik almıştım.
Yama ile uğraşmadan 5 dk da halletim işi.

Çevre yoluna çıkmadan sahilden Gündoğan'a gitmeyi denedim ilk kez.
İnanılmaz yokuşlar vardı.
Şahaneydi.


Burası Gündoğan'dan önce Küçükbük.

Küçükbük-Gündoğan arasında da hatırı sayılır şahanelikte yokuşlar tırmandım.
Gündoğan'dan Yalıkavak'a çevre yoluna çıkmadan gitmek istedim.
Onurkent sitesinin içinden bir yol varmış dediler.
Aradım, bulamadım.
1 buçuk saat kaybettim.
Olsun, öğrenmiş oldum.

Gümüşlük'te Nuray'la buluştuk.
Belediye kahvesinde tanışıp sohbet ettik.
Sonra gidiş rotamı değiştirip, Dereköy'den gitmeye karar verdim.
Değirmenlerin karşısındaki metruk evden bir foto ile bu günkü gezi hikayemi sonlandırıyorum.

http://www.mapmyride.com/routes/view/213616893



Hiç yorum yok: