12 Şubat 2016 Cuma

Yaşasın yemek yemek.

12 Şubat 2016
Cuma

Bu günkü bisiklet etkinliğimizin adı;
"Dans Eden Tok Ayılar Turu"

Korsan turların isim babası Fatih Başkorsan'a sormuşlar neden bu isim?
Cevap; "Gezilerde mutlaka yiyecek bir şeyler oluyor. Bir de biz dans etmeyi çok severiz."
Nasıl cevap ama?



Bu gün yine Fatih'in 2 numaralı KTM bisikletini kullanacağım.
Nedenini sormayın söylemem.
İhsan Delta'sı diyor ki;
"KTM bisiklet Fatih'ten, ben de bi öküzabi alayım sana, bizim takıma katıl."
(Öküzabi= Navara kamyonet)
Ben de böyle sponsorlar sayesinde yaşıyorum işte.
Sağolsunlar.



Her gün görüşsek de doymayız.



Bu gün yine birlikte olmanın heyecanını yaşıyoruz.



İhsan yine geç kaldı, o gelene kadar bu günün menüsüne ufaktan daldık çayla birlikte.



Üstelik de Hatice'mizin doğum günü bu gün, n'aber?..!



İhsan'a  tanıdığımız zamanın sonuna geldik ve yola çıktık.



O sırada  o da geldi zaten.



Kamyonetini parkedip bize katılır birazdan.



Otel kuçusu sakin.
Bir de gece olunca gör sen bunları.
Gece kurt, gündüz insan misali.



Doğru çamaşırhaneye.
Biz hala öyle diyoruz oraya.



Fotoğraf çektiğimi gören Nev, yolunu değiştirip kadrajıma giriyor.



KTM' de fotoğraf meraklısı çıktı.
Girmiş papatyaların artasına..



Papatya deyince bizimkiler de tuhaflaşıyorlar.
"Bak kız, ortası sarı, etrafı beyaz. Ne güzel değil miii?"



Kıpraşmayın, çekiyorum.
Hep birlikte; "Allah çektirmesin."
Bu gün cuma ya o yüzden.



Memo' da tura çıkmış; "Benim niye haberim yok bu turdan yahu?"
7 cihan duydu Memo duymamış.



Şapşal papatyalarla çok iyi anlaştı bu keteme.



1 koyun, 1 inek verin bana, dünyayı yerinden oynatayım.
...
Öyle değil miydi o?



Bu bisiklet böyle bir şey işte, feleğini şaşırtıyor insana.



Bu grubun bisikleti çok sevmesinin bir kaç sebebi var.



İlk sebep, herkes artist gibi.
Fotoğraf çektirmeye bayılıyor.



Artist özentisi olmayanlar da var tabi aramızda.
Onlar da doğal pozlar veriyor.



İkinci sebebi; bisiklet sürmek iştah açıyor.
Yedikçe yiyorsun.



Yeni arkadaşımız Aslı bu günkü çaylağımız.



O da yetişiyor.



Aramızda o da normal görünen ama..



.. her zaman delirmeye müsait insanlardan olacak.



Ne zaman normal,



Ne zaman delireceğimiz,



Hiç belli olmaz değil mi Deltaların İhsan abey?



Böyle yakın sürüşlerde çok keyifli sohbetler çıktığını öğrendik zaman içerisinde.



Seversen, birlikte pedallarsın.



Sevmezsen, ya hızlanır ya da yavaşlarsın.



Bazen üç kişilik sohbetler olur.



Bazen de ters yöne sürdürecek absürt konular çıkar.



Bir konuyu sevmezsen, diğer konuya dahil olursun.



Hiç biri olmazsa, sanat fotoğrafı tribine takılırsın.



O bir doğum günü çocuğu, ne yapsa yeridir.



Geride kalanları bekleyerek yeniden toplu sürüşe geçmek istiyoruz.



Bazılarımızı delirtiyor bu beklemeler.



Ama o beklemeler sayesinde bu keçi boynuzu ağacından beslendik.
Hiç de fena olmadı, bak yine yüzümüz güldü işte.




Çamaşırhane dediğimiz yer aslında yemek pişirme ocaklarının olduğu bir mesire yeriymiş.
Burada piknik ya da düğün yemekleri yapılırmış.
Ama benim çok sevgili muhterem milletim, etrafta kimse yoksa böyle şeylere zarar vermeye bayılır.
İki taşı üst üste koymamış, hiç bir hayrı dokunmamış insanlar sürüsü, yapılan değerli şeyleri yok etmek için kol gezer canım yurdumda. 



Zamanında köy muhtarının hayır için yaptırdığı bu ocakları..



Bu hale getirmek nasıl bir beynin ürünüdür?



Sebebi alkol mü?
Hiç sanmıyorum.
Sebebi ilkellik ve barbarlık.



Yine de biz bu yeri çok seviyoruz.



Sessiz sakindir her zaman.



Biz gelince birden cıvıltılarımızla şenlendiririz burayı.



Önce, buraya kadar pedallamanın verdiği hafif yorgunlukla ..



.. sakin pozlarla fotoğraf çekilip..



Sonra birden deliriveririz.



Ne olduğunu biz de anlamadan değişen bu havaya..



Biz de şaşırsak da..



Elimizde olmadan..



Kafayı yemiş gibi davranmaya devam ederiz.



Biraz sporun ve bisiklet sürmenin sağladığı adrenalin yüzünden..



Biraz doğanın kucağında olmanın getirdiği özgürlük hissiyle..



Biraz da zaten deli olmamızdan kaynaklanır bu hallerimiz.



Geri dönüşte, muhtarın kahvesine kısa bir uğrayıştan sonra..



Nevcivan,



Ender,



Murat,



Nevzat,



Ayla,



ve Mesut,



Zamansız açan bahar çiçekli ağaçları..



Pembe çantalı köylü kadınları ardımızda bırakarak..



Başladığımız noktaya, Yalı Kafeye geri döndük.



Ayla'nın ıspanaklı böreği, Hatice'nin mercimek köftesi ve Ender'in tarçınlı cevizli keki ile midelerimizi doldurup, bu günkü şenliğimizi burada sonlandırıyoruz.

Bir sonraki turumuzda nereye gideceğimizi değil, kimlerin ne yemekler hazırlayacağını konuşup dağılıyoruz.

Yaşasın yemek yemek.


...


..


.





Hiç yorum yok: