9 Kasım 2015 Pazartesi

Aşureli tur.

8 Kasım 2015 
Pazar

Bu haftaki BBK turu Mumcular'dan başlayacak.
Oraya kadar arabalarla gidilecek.
Saati 8.00 e kurdum ama analog saat 8.22 de çaldı.
Hemen kalktım.
Daha önceden birlikte gideriz diye konuştuğumuz arkadaşımı aradım, açmadı telefonu.
Belli ki uyanamamıştır.
Yatağa dönüp tekrar yattım.
Gözüm saatte...
BBK'nın çoktan yola çıktığını bile bile hazırlanıp bastım pedala.
Başlangıç noktasında kimse yoktu, 30 km mesafeyi pedallayarak gitmek zorundayım artık.
Zaten buna hazırlıklı yola çıkmıştım.



Saat tam 9.00 da Antik Tiyatro önünden geçiyorum.

Ayağımı yere basmadan, yüksek bir tempoda pedallıyorum.
Mumcular'a geldiğimde, hareket noktasında, arkasında bisiklet taşıma aparatı takılı arabaları görüyorum. Çoktan yola çıkılmış. Zaten onları burada yakalamayı ummuyordum.
Gittikleri rotayı az çok biliyorum.
Yolda, sora sora, ben sormasam da "Arkadaşların buradan geçti." diyen çocuklardan aldığım haberlerle peşlerine düşüyorum.



İzlerini kaybettiğim yerde, Emrah'a telefon açıyorum; "Neredesiniz?"
Yemek molası için çim sahalı yerde durmuşlar ve oraya varalı 15 dk olmuş.
Şahane zamanlama; 5 dk sonra mola yerine varıyorum.
Saat 11.25



Keyifler keka..
Rakı içen bile var.



Mesut, köfte ekmeğini sakin bir köşede yiyor.. 
Mehmet, ileride telefon konuşması yapıyor..
 Fügen ' de bisikletiyle ilgileniyor.
Herkes kendi havasında.



...



...



Sanırım tuvalet sırası var.



İlker yemeğini yerken, tembel işi fotoğraf çekiyor bir yandan..
Coka ise yine bir şeyler çiziyor.



Bahar, yemeğini Çiko ile paylaşıyor.



Nevci, bana modellik yapıyor.



Sanat uğruna..



Yerlerde sürünüyor.



Yemek sırası var, ne yapmalı?



Çimlerin üzerinde, biraz yorgunluk atmalı.



Bu turun en tatlı anısı, Emrem'in hazırlayıp getirdiği aşure olacak elbette.
Teşekkürler Emrem.. Ellerine sağlık..



Yattığım yerden tembel fotoğrafları çekmeye devam ediyorum.



...



...



Az önce yattığım yerde gelip elimi yalayan Çiko, şimdi de Ayçe ile sohbette.



Çiko'dan kaçıp, ağaca tırmanan mırnav.



Yemek molası bitiyor..



Şimdi pedallama zamanı.



Uyku Vadisi'ne giriş ücreti konduğu için orayı protesto ediyor ve..



.. oraya uğramaktan vazgeçip, çevre köylerde dolaşmaya karar veriyoruz.



İyi de ediyoruz.
Orayı zaten 3 kere görmüştük geçen sene.



Pedallamak daha güzel.



Yokuş da olsa..



Hiç yokuş olmasa diyen utopik hayaperestlerimiz de yok değil hani..



"Kesim sahası" tabelası hakkında tuhaf espirilerin yapıldığı küçük bir mola daha.



Hemen pozlar verilir..



Güzellikler, tarihin tozlu sayfalarındaki yerlerini almaları için sabitlenir.



"Sende kurt mu var? Durduğun yerde durmuyorsun." sataşmalarına aldırmadan durmama eğlemime devam ediyorum.



Sarnıçın tepesine çıkıp, 'Hüzün Kaçıran Kuşu' fotoğrafları çekiyorum.



Bitmeyen bisiklet ayarları.
Bunların bozulmayanını icat edemediler daha.



"Mutlu muyuz arkadaşlar?"



"Eveeeeeeeetttttt..." 



Dönüş rotası için kaç karar alındı bilmem ama "Şurdan sağa.."



"Burdan da sağa, .. " diyerekten ilerliyoruz.



Bu gezideki 2 eskortumuzdan biri, Bahadır.



İki yararlı araç; Traktör ve bisiklet.



Biri toprağın, diğeri bizim yüzümüzü güldürüyor.



Ah, bir de şu sele ağrısı olmasa!



İlginç kovuklu bir zeytin ağacı ve Nevcihan.



Siklamenlere yuva olmuş bir başka zeytin ağacı.
Yaşasın zeytin ağaçları.



Daha önceleri bir türlü sahibini iş başında bulamadığımız köy kahvesinde çay içebilmek bu geziye kısmetmiş.



Bu son moladan sonra başlangıç yerimize varmak için çok az yolumuz kaldı.



O arada önden gidenlerle ayrı yollardan dönüş yoluna geçiyoruz.



Bu turda 4 telsizimiz vardı ama iletişimi koparmayı başadık yine de.



Olsun, döneceğimiz yer belli, buralarda kaybolunmaz.



Mumcular barajına vardık bile.



Bir keyifli gezi daha sona eriyor.



Altımızda bisiklet, yüzümüzde gülücük.
İşte BBK.



Son çaylar kahveci güzeli Bahar'dan.

Bisiklete binin, mutlu kalın.

...

..

.










Hiç yorum yok: