8 Mart 2015 Pazar

Bu yaşta bisiklet tepesinde ne işim var?

8 Mart 2014
Pazar

Saydım, 25 gün bisiklete elimi sürmemişim.
Marifetmiş gibi yazıyorum bir de buraya!
Aslında bu günlük olayına devam etmeyi düşünmüyordum ama onun yerine, günlükte yazdıklarımı bana karşı kullananlarla ilişkimi gözden geçirmenin daha olgun bir davranış olacağına karar verdim.

Bu bloğun adı her ne kadar günlükse de benim kişiliğimi yansıtmaktan ziyade, benim dışımda varlığını sürdüren kendine özgü bir dünyanın benim kalemimden dile gelmesidir.
Çoğu fikir o dünyanın ürünüdür ve benimle ilgisi yoktur.
Bazı insanların düştüğü yanılgı budur.
Yazar, romanında her ne kadar kendi yaşadıklarından kesitler alsa da kahramanlarını dilediği biçimlendirme özgürlüğüne sahiptir.
Kimi zaman "benim bu yaşta ne işim var bu bisikletin tepesinde" diye düşünsem de blog yazımda bisikleti hayatımın merkezi gibi göstermeyi seviyorum.
Bu benim masalsı dünyam.
Beni burada yazdıklarımla yargılamaya hiç kimsenin hakkı yoktur.


Masallarımın keyfini çıkarmanız dileğimle.




İşte benim masal kahramanlarım.
Duvarda hayallerimin prensesi ve yerde kanatlı atım BeBeK.
Bugün yine BeBeK ile uçacağım için çok heyecanlıyım.
Haftalar sonra yeniden ayaklarım pedallarla, ellerim gidonla buluşacak.
Heyecandan gece boyu sürekli uyanıp saate baktım.
9.00 da çalar saatin sesini duyunca da yataktan kalkmak nasıl zor geldi anlatamam.
5-10 dk yatakta debelendikten sonra, bir iki bacak egzersizi ile fırladım yataktan.
Küçük bir kahvaltının ardından hiçbir şeyi unutmadan yola çıkmak için herşeyi gözden geçirdim.
Yama solüsyonunu bulamadığım için 2 yedek iç lastik aldım yanıma.

Bu kadar hazırlık yeter, sanki Türkiye turuna çıkıyorum..
Töbe töbee...



10.25
Mangalcı'da hiç kimse yok.
Zaten ben de öyle tahmin etmiştim.
Zaten BBK 1 otobüs dolusu turda.
Kalanlar da bu kapalı havada  bisiklet yerine evde oturmayı tercih ettiler zaar.
Ben yine de bekleyeceğim biraz.



Karşıda keçi yavrularını hoplarken görünce yanlarına yaklaşıyorum.



Sahibi olan teyze, yavruların 15 günlük olduğunu söylüyor.



Bu baba.
Bir adı var ama şimdi hatırlayamadım.



Ben yaklaştıkça aile bir araya gelip uzaklaşıyor.



Ben de daha sakin yaklaşıyorum..



Daha fazla yaklaşmasam iyi olacak..



Çünkü beslenme saati.



Geri döndüğümde bir salyangozun bisikletimi götürmeye niyetlendiğini görüyorum.



Kimsenin geleceği yok.
Bir iki yağmur atıştırıyor.
Çok ilginç, etrafta bulutlar var ama tepemde yok.
Nereden geliyor bu yağmur?

Yalı tarafına pedallıyorum.
Tek başıma Çamlık olmaz.



Yanıma sessizce yanaşan bu arkadaş Mustafa.



"Katılabilir miyim?" diye soruyor.
"Çamlık tarafına pedallayacaksak olur." diyorum.



Merida XT Edition bisikletinin hakkını veriyor Mustafa.
Benden önce Yakıçiftlik'e gidip gelmiş, "Kesmedi" diyor.



Her ne kadar sakin sürsek de Çilek sapağına geldiğimiz şu sıralar 1 aydır bisiklete binmemenin ne demek olduğunu anlıyorum.



Ama yokuşlara sardıkça açılıyor muyum ne?



Tabi canım.
Kaslarım hatırladılar ne işe yaradıklarını.



Çamlık'a gelince keyfim iyice yerine geldi.
Oh be, dünya varmış.



İyi ki katıldın Mustafa.



Mustafa 2 günde bir mutlaka çıkıyormuş bisikletle.
Yokuşlarda alıp başını gitmesinden belli.



Mumcular'a gitmekten vazgeçtik.
Çamlık'tan çevre yoluna bağlanan yolla Bodrum'a döneceğiz.



Manz-Aara.
Bu manzarayı gördükten sonra sürekli iniş.



İnişe kendimizi kaptırmışken biraz heyecanımızı dindirmek, biraz da manzara önünde poz vermek için duraklıyoruz.



Bu turda, ön aktarıcının ayarıyla oynayıp durdum.
Sonunda istediğime yakın bir ayar oldu.
Bu fotoğrafta, Mustafa'nın yokuşta beni bekleme hareketine dikkatinizi çekerim.



İlk kez birlikte tur yaptık.
Bol bol sohbet edip, keyifle pedalladık.
İyi oldu be. :)






..

.





Hiç yorum yok: