10 Nisan 2014 Perşembe

İyi ki doğdun Emrah.


Çarşamba.

"Kumbahçe'de çay içelim."
İhsan'ın bu telefon uyandırmasıyla güne başladım.
Kahvaltımı yapıp güne başladım.
Kahvaltısız çıkmam.
Bir de BeBeK olmadan çıkmam.
BeBeK benim yol arkadaşım.
Yol arkadaşımdan da  öte hayatımın merkezi gibi.
Elim kolum, ayağım, ruhum ve tüm benliğimin yenilenme aracı.

Tamam tamam, daha fazla duygusallaşmayalım.
Aramızdaki aşkın farkında olmayan yok artık.

Kumbahçe'de Fatih ve İhsan'la sohbetimize bir de Yüksel katılıyor.
Yüksel, Bodrum'da 2 yerel gazete çıkarıyor ve benim eski bir müzisyen arkadaşım.
Bodrum'da bisiklet farkındalığını üst noktalara çıkarmak adına nasıl çalışmalar yapılması panelinde güzel bir söyleşi yapıyoruz.
Bisiklet konusunda yapılacak çok şey var.

Yapacağız da..
Kimsenin bundan şüphesi olmasın.



Sohbet tamam, ama günün en güzel saatlerini pedallayarak geçirmenin de zamanıdır.
Gümbet sahilindeki çay bahçesine bir de kumda voleybol sahası eklenmiş.
BBK'dan 2 takım çıkarıp maç yapmanın zamanı geldi demektir.
Bu üç nokta, en az 3 projeyi kapsayabilir.
Hayal gücünüzü çalıştırın.



Deniz mevsimi açılmak üzere..



Henüz tatilciler buraları istila etmeden yapılacak çok aktivite var.



Bitez'e inince Sema'ya da uğrayayım dedim ama bir arkadaşı konukmuş, biraz dolan da sonra başbaşa kahve içeriz deyince daldım Bitez'in bağarası yollarına.



Belki de Burcu'ya uğrarım..
Şuradan mıydı?
Değildi galiba..
Biraz daha yukarıdan mı?



Bu ağacı sağlam budamışlar.
Daha güzel dalları olur umarım.



Bu günlerde bayraklı evler çoğaldı.
Bunlar, kutlamanın işareti.
Ya asker vardır o evde ya da gelin.



İnşaat devam ediyor.
Zevkli bir mimari.



Eski evler her zaman daha güzeller bana göre.



Bu ne şimdi?



Şehir mimarisinin en çok düzen isteyen beldelerinden biridir Bodrum.
Çünkü karakteristik mimarisi yüzünden sevilmiştir en başta.
Keşke korunabilseydi bu mimari.
Kahrolsun modernizm!



Bu çıkmaz sadece yol adına değil, içinde bulunduğumuz durumdur bence.



Çıkmaz yolları boldur bağarasının.



Bunları öğreniyorum bu keyifli dolanmalarımda.



Sonunda doğru yolu bulacağım.



Okuldan evine dönen bir öğrenci.



Aslında çocuk yaşlarda başlayan bu kültür keşke tüm hayatımız boyunca sürse.
Çabamız bunun için.
Bisiklet kültürü bir yaşam biçimi olmalıdır.



Kule evlere bir örnek.
Çok severim.
Bunların içindeki yaşam şöyle oluyor;
Girişte mutfak, tuvalet ve banyo.. Minik minik.
Avluya açıldığı için bahçede kahvaltı ve yemek.
Merdiven gibi yükselen mimaride, yarım kat çıkılarak bir oturma odasına,
bir yarım kat daha çapraz olarak çıkıldığında da 
yatak odasına varılır.
Böylece, girişteki mutfak bölümünden sadece oturma odası görülür.
Oturma odasından da yatak odasını kısmen görürsünüz.
Dilerseniz hiç kapı olmadan, yarım katlarla mahremiyet sağlarsınız.

Ayrıca, mutfaktaki ocakta yemek pişirirken tüm evi de ısıtmış olursunuz çünkü oda duvarları ve odaları ayıran kapılarla bölünmez kule evler.



Sanırım bu dere yatağından gidiliyordu ama dere yatağına dolgu yapılmış.
MTB için büyük eğlence.
29 jantın nimetlerinden faydalanarak oyun bahçesine çeviriyorum bu dere yatağını.



Yıkılmamış ve hala yaşanabilir yapılar baş tacım.



Her birinde yaşam var.



Arada kendi kaderine terk edilmişlere üzülüyorum.



Biraz bakımla bu minik bahçeli ev de cennet olur.



Korunmada olan bu ağaç ne kadar korunuyor?



Kendi kaderine terkedilmiş bence.



Yeterki zarar verecek bir eylem olmasın, o zaten uzun yıllar, ayakta tek başına durabilir.



Çok eski olmasa da mimarisi buraya uygun inşa edilmiş.



Bu bağarası yollara bayılıyorum.
Bitez'i, Bitez yapan bu bağarası yollar bence.



İşte farklı bir kule ev daha.



Sema'ya geri dönmenin zamanı geldi.
Zaten Burcu' da evde yok.



İçinde yaşadıkça yaşayacak bu evler.
Yaşasın.



Sema'nın minik Nirvana bahçesinde kahve keyfi.
Nirvana keki yok ama bir gün o da olur elbet.



Bana sözü var, bir gün Nirvana keki yapacak.



Kek bahane, ona her geldiğimde huzur ne demek anlıyorum.



Fatih'in evinde bisikletlerimizi gece turuna hazırlıyoruz.
Eksik ışıklandırmalarımızı tamamlayıp, bir de üzerine çaylı, börekli, tahinli kurabiye keyfi.
Ardından BBK ile buluşup gece turuna dalıyoruz.



20 kişilik güzel bir ekiple, çarşıdan marinaya doğru pedallıyoruz.



Işıklı hayaletler gibiyiz bu fotoğraflarda ama aslında çok gerçeğiz.



Kanlı, canlı, neşeli bir grubuz yine.



Bodrum sokaklarına neşe katıyoruz zillerimiz ve neşeli cıvıltılarımızla.



Bu resm-i geçit bize her seferinde gıpta ile bakan ve sonrasında aramıza katılan yeni pedalcılar sağlıyor.



Çıngıl çıngıl zillerimiz,



Işıl ışıl bisikletlerimiz,



Her zaman gülen yüzlerimizle,



Ateş böcekleri gibi akıyoruz Bodrum yollarından.



Gümbet'in yaza hazırlanan sahilinden..



Henüz Bodrum'a akın eden çılgın yazlıkçılar doluşmadan keyifini çıkarıyoruz güzelim sahillerin.



Bitez' doğru yokuşu tırmanıp,



Geride kalan arkadaşlarımızı bekliyoruz.



Sevgili kuğumuz Sevgi, bizi fazla bekletmiyor, hemen ardımızdan yokuşun sonunda bize yetişiyor.



Çanakkale turuna katılan arkadaşlarımız biraz daha formdalar ama yine de bizi her yokuşta bekleten, daha yavaş kalan formsuz arkadaşlarımız var.
Bahar'ın yükselen performansına hayranım.



Aktur yokuşunun başında 2 kişi ayrılıyor aramızdan ama Füsun yokuşun tepesinde bizi karşılıyor, kocaman enerjisiyle ve tek başına orada beklemenin verdiği küçük tedirginliğiyle.



Onun da aramıza katılmasıyla neşemiz katlanıyor ve Dilek inişinin sonunda,
 yeni bekleme noktamızda ufak bir mola veriyoruz.



Dilek Yolu inişi herkese yeni bir keyif veriyor.



Ortakent köy kahvesinde çay molası gelenekselleşti artık.



Bu bıcır da gün geçtikçe sevdiriyor kendisini türlü şaklabanlıkla.



Bizim geleceğimizden haberli kahveci, yeni demlenmiş çayları servis etmeden herkes yayılıyor bu şirin kahvenin masalarına.



Gelsin çaylar,



Coşsun Emrah başkan..



Şenlensin masalar.



Mola keyfi..



Güzel dostlarımız..



.. güzel sohbetleri, yaklaştırıyor bizi yeni dostlarla.



Dönüş yolu biraz heyecanlı oluyor her zaman.



Daha düzenli ama ..



.. daha hızlı.



Güzel asfalttan..



Yüksek tempoda..



Birbirimizin dibinden..



.. benim fotoğraflarımla,



Mindos kavşağında, "Vay be ne güzeldi ama.." yorumlarımızla..



Her geçen gün daha da bisikletçi olan kimliklerimizle..



Soğuk algınlıklarımızı ter atarak aşmaya çalışmamız da takdire şayan.



Ara sokakların darlıklarında sıkışık fotoğraflarda..



Birbirimize daha yakınız.



Bisikletlerimizi artık daha düzenli park ediyoruz.



Gezi sonu çorbalarımızın siparişlerini verdik.



Açlığımızı gidermek için sabırsızca bekliyoruz.



Gizli bir planımız var..



Çorbalarımızı içene kadar saat 00.00 oluyor ve Emrah'ın yaş gününü karşılıyoruz.



İyi ki doğmuşsun Emrah ve iyi ki dostumuz olmuşsun.



Bu küçük kutlama bize yetmez.



Çalgılı çengili bir kutlama isteriz.



Ama bizim için bu kutlamanın yeri başka.

Bu gezinin bu şekilde noktalanması turumuza daha büyük bir anlam kattı.
Seni seviyoruz be Emrah.. :)



..

.





Hiç yorum yok: