19 Nisan 2014 Cumartesi

Fethiye'yi fethetmek..

13 Nisan 2014 pazar.

Aslında, pazartesi yola çıkıp, cuma akşamı da dönmeyi planlamıştım ama cuma akşamına program çıkınca, 1 gün önce çıkıp, perşembe dönmeye karar verdim.

Plan şöyle;
1.gün; Bodrum-Akyaka
2. gün; Akyaka-Fethiye
3. gün; Fethiye dinlenme
4. gün; Fethiye-Akyaka
5. gün; Akyaka-Bodrum



Pazar sabahı 07:00 de uyandım.
Kahvaltı ve yol hazırlıklarından sonra 08:00 de yola çıkmaya hazırım.


Hazırım.



Sabah serinliği hatta ayazı söz konusu.
Giysilerimi havaya göre ayarlıyorum.



Güvercinlik'ten geçerken iyice havaya giriyorum.



Bu tur benim için bir dayanıklılık testi kıvamında.



Önümde Milas yokuşu beni bekliyor.



Tempom gayet iyi, ne fazla hızlı ne de yavaş.



Milas yokuşu bittikten sonra ..



Hızla akıyorum Milas'a.



Milas girişini geçer geçmez Yatağan'a 35 km, Muğla'ya 63km tabelası çıktı.
Buraya kadar 50 km yaptım.



Zorlu yokuş diye tanımlanan Milas sonrası yokuşu tırmanıyorum.



Arkamda Milas, 



Önümdeyse çıkılmayı bekleyen zorlu bir yokuşun diğer yarısı var.



Isınan havaya uygun giysilerimi kuşanıp basıyorum pedallara.



"Zorlu yokuş" u yedik.
İlk köyde takviye molası.



Köyün bakkalından aldığım soda, çikolata, muz ve suyun bir kısmını hemen orada, ayaküstü tüketiyorum.



O köyün adı Tuzabat'tı.
Tuza battı..!



Temiz asfaltta, genelde yokuşsuz bir şekilde ilerlemek güzel.
Çiş molası!



Yayla havası biraz serin.



Serin ama dayanılmaz değil, daha fazla giyinmeye gerek yok.




Karaltı, sanki karlar altındaydı.
Bildiğin soğuk işte.
Üzerime uzun kollu giymeden devam edemedim.
Bacaklar yangın yeri olduğu için uzun tayta gerek duymuyorum.



Stratonikeia sapağı.
En son BBK ile gelmiştik.
O turun güzel anlarını hatırlayarak, pedallara asılıyorum.



Yine o turda bu direnişe destek olmuştuk.
Direniş sürüyor.
Termik santrallara karşı olsak da çalışanların hakkının yenmesine razı değiliz.
Kahrolsun hak yiyenler!



Yatağan'a akıyorum.



Yatağan çıkışındaki markette yakalıyor beni can dostum İhsan.
Yolunu uzatıp, bana destek için yanıma ulaşıyor.
Gülüyor, neşelendiriyor beni.
Sağolasın canım kardeşim.



Bakkal meraklı; "Nasıl oluyor, biriniz motorlu, diğeriniz bisikletli?"
İhsan; "Başka türlü yetişemem ki bu adama!"



Az kaldı Muğla'ya: "Hadi NeO!"



Muğla girişinde Serkan'ı arıyorum ama; "Abi, ben pazar günleri çalışmıyorum ki!" diyor.
Pazartesi yola çıkma planım aklımda, günler şaştı işte..!



Serkan'la telefonda konuşurken oturduğum otobüs durağı bankında güneş gözlüğümü unuttuğumu hatırlıyorum geri planda Muğla'yı geçerken ama geri dönmek işime gelmiyor.
Devam…!



Tamamı 140 km olacak bu ilk etapta bir de gözlüğümü bulmak için geri dönemem.



Muğla'dan Sakar geçidinin başına kadar soğuk rüzgar devam ediyor ama yıldıramıyor beni.



Sakar inişi eğlencesi başlıyor.



Dönüşte bu yokuşu çıkmayıp Ören tarafından döneceğim Bodrum'a.



Bir gün bu yokuşu çıkmak istiyorum.



Şimdi iniş zamanı.



Seyir terasından Gökova.



Akyaka sapağından sahile doğru hızlı bir inişte yanımdan neredeyse bana sürtünerek geçen bir motosikletliyi çarşıda yakalıp bir güzel azarlıyorum.
Küstah delikanlıyı neredeyse dövecektim.
Ama ben öyle şeyler yapmam, zaten dövmekten beter ettim zibidiyi.



Sahilin güzelliğine bırakıyorum sinirim geri kalanını.



Rüzgar devam ediyor.



Yine de hava şahikulade.



Pazar kalabalığı, bayram yerine çevirmiş Akyaka sahilini.



Evinde misafir edecek beni Kerim dostum.
Ama benim karnım aç.



Balık ekmek yenmez de ne yapılır allasen.



Kerim gelince, onun arkadaşları Çağatay ve Işılay'ın bisiklet kiralama yerine uğruyoruz.
Bu da onların cici köpeği.



Güzel insanlar.



Güzel bisikletler kiralıyorlar.



Akyaka'ya giderseniz bisikletiniz hazır.



Biralarımızı alıp, Gökova parkına gidiyoruz.



Bu adam çok mutlu.!



Bir keyif birasını da haketti.
Şerefe Kerimcan..



Böyle bir sahilde başka ne yapılır?



Herkes keyfine devam ederken..



Biz de eve doğru yollanıyoruz.



BeBeK'i park ettiğimiz yerden alıp..



Kerim'in evine doğru yola çıkıyoruz.



Yolda, bu hayvansever arkadaşın yerine uğramadan geçmek olmaz.



Sahiplenip baktığı güzel dostlara sevgi gösterip..



Hepsiyle tek tek tanışıyoruz.



Eve çıkarken yine yokuş.
Bitmedi bu günün yokuşları.!



Kerim'in arabasını bu arkadaşın yerine parketmiyoruz elbette!



Dinlenerek geçen bir gecenin sabahında..



Fethiye yolunun bir kısmında..



Kerim' de bana eşlik edecek.



Azmakbaşı'ndan geçerken..



Durup..



Birkaç hatıra fotoğrafı ister ama değil mi?



Klasik Beb & NeO pozları kaçınılmaz.



Bir iki de ..



Artistik foto..



Sevgili dostum Kerim'le..



Okaliptus ağaçlı yollardan..



Sabahın güzel saatlerinde..



Neşe ile pedallıyoruz birlikte.



.. ve ayrılık zamanı.
12 km sonunda, yokuşun bitiminde Kerim'in eşliği sona eriyor.
Onun işi var.
Teşekkürler Kerim.



Temiz, yeni asfalttan..



Kayifle pedallıyorum.



Henüz yapımı süren asfalt çalışmaları yüzünden, gidiş-geliş olarak tek şerite düşen yolda
tehlikeli bir sürüş yerine, tamamlanmamış toprak yolda sürüyorum.



37 km sonra Köyceğiz' de, Tarkan Bisiklet'te, dostlarla tanışma ve çay molası.



Portakal ikramı..



Çay beklerken bir iki foto..



Böylece dinlenmece..



Sohbetin bini bir para..



Çay da demlendi işte..



Ben, Tarkan ve Murat.
Uğurlama zamanı.
Teşekkürler dostlar.
İyi ki varsınız.



Köyceğiz'in ara yolundan, ana yola doğru..



Bekle Fethiye, ben geliyorum.



Daha önümde 59 km var.



Yine çok güzel asfalt..



Amerikan arabalarına uzaktan bakış.
Yakından bakmak için zaman yok malesef.



Göcek tünelinden önce çay-çikolata molası.



Molalar, ıslak giysileri kurutmak için yeterli uzunlukta değil. 
O yüzden kuruları ile değiştirmece.




Sağolsunlar, bir çok arkadaşım yolda beni arayıp "İyi yolculuk." diliyorlar.
Bana moral oluyor bu telefonlar.





Hava yeniden bulutlanıp..



Ha yağdı ha yağacak dedirtiyor.



Göcek tüneline bisiklet girişi yasak, bu yüzden tepeye tırmanıyorum.



Çok uzun bir tırmanış değil.



Zirvesine vardım bile.



Eğim % ?



Yağma...



Fethiye 23 km.



Katrancı koyuna tepeden bakış.



Belki de son yokuş.



Başka büyük yokuş yok.



Buradan sonra Fethiye'ye iniş başlıyor.



Hala 13 km mi var yahu?



İşte Çalış sapağı.



Dikkat geyik çıkabilir.
Hatta zıplayabilir.



Yağmayacak.



Çalış sahiline vardım sonunda.



Bu etap da tamamdır.
Sanırım 110 km.



Dostlar gelene kadar bir bira iyi gider.



Eski dostlarım Erkin ve Belkıs.



Bu da yeni dostum.



Adını söylemedi ama çok samimi olduk hemen.



Fethiye'deki evim.
Ne güzel arkadaşlarım var benim yahu.



Dinlenme günümde Kayaköy gezmesi.



Fotoğraf çekip, kafayı sıfırlama günü.



Kayaköy sarnıcı biraz değişik Bodrum'un sanıçlarına göre.



Her türlü köhne yapı ilgimi çeker.



Fethiye'ye gelip, Kayaköy ve Gemiler koyuna uğramadan olmaz.



Çok severiz.



Nasıl sevilmez ki böyle bir doğa?



...



Gemiler kuçusu.



.. ve onun arkadaşı.



2 bisikletçi dostumuz da pedallayarak gelmişler buraya.



İstesek biz de gelirdik, ne var?



Erkin dostum.



Deniz mevsimi açılmış burada.



Ben de yüzsem diye düşündüm ama üşendim ne yalan söyleyeyim.



Biraz da doğa yürüyüşü..



Çok severiz doğada olmayı.



Hele de böyle bir manzarada..



.. ve böyle bir doğada..



Şuraya bir villa yapsak..!



Şaka tabi..
Villa yapacak yer mi yok?



Ne o kadar aç gözlüyüz, ne de o kadar zengin.



.. ama bizim gönlümüz zengin.
Bir küçük bitki,



.. ya da küçük bir çiçek görmek yeter bize.



Keşke bunları görmesek buralarda.
Neyse, biz toplayalım..!
Onlar atmaktan bıkmadı, biz de toplamaktan.



Kıyılır mı böyle bir güzelliği çirkinleştirmeye?



Ekmeğimiz de burada yapılıyor yaz gelince.



Şimdi bahar, keyfini çıkaralım.



İşte, ev dediğin bu kadar olur.



Önüne de biraz çiçek, tamamdır.



Zevkli insanlar var burada.



Bizler de arada keyfini çıkarmaya geliyoruz işte..



Bu ip ne işe yarar?



Erkin; "Şu ipe tutunup sallanıken senin fotoğrafını çekeyim." dedi.
Ama ben ipi rahatsız etmek istemedim.
Öyle durup duru hayvancağız.
Bırak durup dursun.



Tarihimiz de yok değil.



Gene o kuçu, bana bakıp duru.



Gemiler koyunu, bisikletleriyle,



Güzel arabasıyla başbaşa bırakıp..



Geldiğimiz gibi..



Fethiye'ye geri dönüşe geçiyoruz.



Dönmeden önce..



Kayaköy Sanat Kampı'ndaki..



Yaz sezonuna hazırlık yapan..



Kampı güzelleştiren..



Dostlarımıza uğrayıp..



Onların eğlenceli kampının güzelliklerini fotoğraflıyoruz.



Bu şirinlik nedir yahu?



Kampta bir bisikletçi var.
Bisikleti bakımda.



...



Her yerde değişik sanatsal objeler..



Oyuncu köpükler..



.. ve hummalı bir çalışma var.



Kuşlarımız da var elbette.



Çalışma atölyeleri..



Herbiri ayrı güzel.



Derme çatma ama güzel.



Hem de çok güzel.



Tamiri mümkünsüz.



Turistlerimiz eğlencede.



Müdavimler keyifte.



Kaya evlerde kimbilir neler yaşanmış zamanında.



Şimdilerde ise daha farklı bir yerleşim var.



Onlar, ovayı ekin içn ayırmış ve yamaçlara yerleşmişler zamanında.



Yaşanmış tarih adına fikirler yürütüyoruz...



Bisiklet her yerde.



Ben de bisikletime yeni aksesuarlar ekliyorum.



Yeni ergonomik elciklerim ve jelli selemle dönüş daha keyifli olacak.



Belkıs'ın bisikletini de temizledik.



Bahçeye yeni çiçekler ekip..



Can suyunu biraz fazla mı verdik acaba?



Sahilde, dinlenme gününü terapiye dönüştürme..




Dostlarla yakınlaşma..



Çalış sahilinin keyfini çıkarma..



Fethiye'nin bisiklet yolları var.



Yeni sele ve elciklerle akşam turu.



Bodrum'daki cuma akşamı işi iptal olunca..



Fethiye'de 1 gün daha kalma fırsatı doğdu bana.



Bu günü de dinlenerek ve..



Dostlarla geçirerek yarınki yola hazırlıyorum kendimi.



Karabina



Bisikletçi kızların çalıştığı güzel bir bar.
Bisikletimi sahnenin önüne parketmeme izin verdiler.



Onların bisikletleri de burada zaten.



Çok keyifli bir yer burası.



Fethiye'ye giderseniz mutlaka uğrayın ve..



Bu cana yakın insanlarla tanışın.



Tatil bitti.
Yola çıkarken, can dostum Erkin bana şans diliyor.
Ev sahipliğiniz, dostluğunuz ve eşi bulunmaz arkadaşlığınız için teşekkürler Erkin ve Belkıs.
En yakın zamanda yeniden görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın.



Dönüş yolculuğu çok güzel bir sabahla başlıyor.



Arkamda Fethiye'yi bırakarak..



İlk yokuşu tırmanıyorum.



Yine serin ve rüzgarlı bir sabah.



Olsun, benim keyfim yerinde.



2 gün dinlenmek bana iyi geldi.
Göcek'e vardım bile.



Yani bu yokuşun sonunda varacağım.



Bu sefer transit geçmeyip, sahile kadar iniyorum.



Daha önce görmediğim bir sahil bu.



Çarşısında dolanıp,



Görüntüler alıyorum.



Şirin Göcek kasabası..



Ya da köyü..



Marinasıyla da bilinen bir yer.



25 dk zaman kaybediyorum ama değer.



Göcek tüneli.



Bu girişte kontrol yok.



Bu yüzden tünele dalıyorum bu sefer.
Kenardaki kaldırım gibi yerden sürüyorum çünkü emniyet şeridi olmayan çok dar bir tünel bu.
Üzerinde gittiğim yer de az tehlikeli değil hani..!



Tünel çıkışında beni durdurup hesap soruyorlar ama onları tatlı dille atlatıyorum.



Dalaman'da bir bisikletli.



Köyceğiz'e doğru hava iyice ısınıyor.



Amerikan araba pazarına yine girmiyorum ama üzerimdeki terli giysileri kurularıyla değiştirmek için duruyorum.



Yağmur beklerken bu güneşli hava sürpriz oluyor bana.



Bir başka sürpriz bekliyor beni biraz ileride.
Yol kenarında yarım kasa portakal unutmuşlar.



Hem de ne portakal.
3-4 tane mideye indiriyorum.
Tam o sırada Kerim arabasıyla geçerken beni görüp duruyor.
Bir arkadaşıyla Fethiye'ye gidiyormuş iş için.
Onlar da portakalların tadına bakıyorlar ama kalanları orada bırakıyoruz.



Sıcak beni iyice şımartıyor.
Neredeyse çırılçıplak sürüyorum bir süre.
Yokuş bitince yeniden giysilerime bürünüyorum çünkü inişte rüzgar üşütüyor.



Köyceğiz'e geldim bile.



Bu gün çok kolay ve hızlı bir sürüş oluyor havanın güzelliği sayesinde.
2 gün dinlenmiş olmam da cabası.



Tarkan Bisiklet'e, sahile ineceğimi, dönüşte uğrayacağımı söylüyorum.



Köyceğiz sahiline de ilk kez iniyorum.



Bir kaç anı fotoğrafı iyi olur.



Güzel yer burası da.



Memleketimde güzel olmayan yer mi var?



Heryeri cennet ülkemin.



Cennet Türkiye.



Köy kahvesinde çay-çikolata molasının ardından Tarkan ve Murat'la vedalaşıp yola devam ediyorum.
Gökova göründü bile..



Bu etabı da yedin be NeO.



Okaliptus ağaçlı yolların keyfini çıkararak..



Kaya mezarının içinde üzerimdekileri değiştirerek..



Azmak kazlarına selam verip..



Banyolarına imrenerek..



Bu seferlik onlara da veda ediyorum.



Bir sonraki gelişimde ben de bir motor sefası yapacağım.



Ama şimdi balık ekmek iyi gelir.



Ardından da sahilde..



Palmiyelerin gölgesine uzanıp..



Yol yorgunluğunu..



Gökyüzüne uzanan palmiyeleri seyrederek çıkarma zamanı.



Çağatay'ın yanına uğrayıp bir de kahve içip, sohbet ederken pisi fotoğrafı çekeyim.



Akşam yemeğinden sonra iskelede bira keyfi.



Gece, uyurken 04.14 de şakırdayan yağmurun sesiyle uyandım ve son etabı tamamlamadan otobüsle dönme düşünceleriyle rüyalara daldım yeniden.
Sabah, bu yüzden 1 saat geç kalktım yataktan ama yağmurun durduğunu görüp, kahvaltının ardından, Bodrum'a pedallamak üzere Kerim'le vedalaştım.
Kerim dostuma da çok teşekkürler evini bana açtığı için.
Böyle dostlar kolay bulunmuyor.



Yerler ıslak..



.. ama güneş yeniden yüzünü gösteriyor.



Sahil yolundan..



Ormanın keyfini çıkararak..



Trafik derdi olmadan..



Zamanı hiçe sayarak..



Turnalar köyüne varıyorum.



Turnalar ardımda..



Orman yolları önümde..



Akbük'e doğru pedallıyorum.



Zamanımın azlığından, Akbük sahiline inmekten vaz geçiyorum.



Ören yokuşu başlıyor.



Keyifle tırmanıyorum zor yokuşu.



Yükseldikçe Akbük koyunu izlemek..



Yokuşun zorluğunu azaltıyor..



Keşke zamanım olsaydı da inseydim sahile.



Olsun, yine de mutluyum, yokuş canıma okusa da!



Bitti dediğim yokuş yine devam ediyor.



Ben bitmiyorum..



Burada fotoğraf makinemin pili bitiyor.



Son 2 fotoğrafı..



.. ancak çekiyorum.



Sonunda Ören'e varıyorum.
Bir eczanede fotoğraf makinemi şarj etmek için bırakıyorum.
O sırada gidip karnımı doyuruyorum.



Sonra, sahile inip..



Yine ilk kez gördüğüm Ören'i fotoğraflıyorum.



Saat 14:00 oldu, sanırım geç kalacağım.



Köyden çıkmadan Bodrum'a daha 72 km yolum olduğunu öğrenince resmen yıkılıyorum.



Hava kararmadan Bodrum'a varmak mümkün mü?



Buraya termik santral yapmak kimin fikriyse …… !



Mazı'ya bile 30 km var daha.
Yandım ben!



Burada da direniş var.



Hem doğayı kirletecek en iğrenç tesisi yap, hem de haksız kazanç sağla.
Bunların yatacak yeri yok.
Direnişe devam.



Her yerde sömürü, her yerde haksız kazanç.



Pınarları es geçmem.



Burada durmasam da olur.



Mazı tırmanışı..



Turun en zorlu bölümü.



Zorlandım.



Ama ölmedim.



Bitmiyor bu yokuş..



Henüz Gökbel'deyim.



Artık tadını çıkaramayacak kadar yoruldum.



Bitecek bu tur.



Mazı'da enerji takviyesi.



Çocukmezarlığı köyünden Yalıçiftik'e doğru.



Ne yağmur yağdı, ne de lastiğim patladı.
Çok şanslıyım.



Yalıçiftlik' de arkada kaldı.



Olacak bu iş.



İşte Bodrum.
Oldu bu iş.



Sonunda bizim sokak.

Toplam 500 km den fazla yol yaptım 4 günde.
Arada 2 gün dinlenme fırsatım oldu ama son etap zorladı beni.

Sağsalim eve dönmek gibisi yok.
Hele de günlük yazımı tamamlamanın keyfi anlatılmaz.

Umarım siz de keyif almışsınızdır okurken ve fotoğrafları izlerken.

Mutlu ve sağlıklı pedallamalar diliyorum herkese.



..

.





1 yorum:

Haluk Pekuz dedi ki...

Nezih tebrikler
Ancak okumaya firatim oldu.
Seninle birlikte gezdim oralari
Cok keyif aldim bacaklarina kuvvet
Sagliklar diliyorum sana.
Haluk