31 Mart 2014 Pazartesi

(…)

Bazen yazılarımda boşluklar bırakıp, sizin hayal gücünüze de biraz iş çıksın diye bir kaç nokta koyarım.
Artık bunu daha sık yapacağım.
Lütfen hayal gücünüzü çalıştırırken aklınıza güzel şeyler getirin.
Aklınıza güzel şeylerin gelmesi için ...


Bu gün seçim ertesi, kafayı dağıtma günü.
İşimiz gücümüz yok, sabah akşam pedallıyoruz sanılmasın..
İşimizi gücümüzü bir an önce bitirip, bisikletimizle, arkadaşlarımızla ve doğayla birlikte olmak için her fırsatı değerlendiriyor ve şartlarımızı zorluyoruz.
Siz de …



Bir araya gelme fikrinin kimden çıktığı hiç önemli değildir çoğu zaman.
Bir araya gelmenin nedeni önemlidir ve bu her zaman bellidir.
Biribirimizi severiz ve bir araya gelince hayatın güzelliklerini paylaşırız.



Hayatın en güzel güzelliği ise ortak tutkumuz bisiklettir.

Yukarıdaki cümlede "Bir araya gelme fikrinin kimden çıktığı hiç önemli değildir çoğu zaman." 
dedim ya,
Her hadi görüşelim diyenle de görüşmeyiz.
Sevdiklerimizi çok severiz ama herkes de bunu haketmez.



Onlar kendilerini bilirler ...



Biz bu gün de sevdiklerimizle hayatın güzelliklerini paylaşmak için bir araya geliyoruz.

Uzun süredir severek kullandığım Salcano bisikletin sahibi Türker, USA'dan Bodrum'a oy kullanmak için geldi.
Dün oyunu kullandı, bu gün de buluştuk ve hasret giderdik.
Bisikletini de kendisine teslim ettim.
Bu gün birlikte pedallayacaktık ama yol yorgunluğunu atamamış daha.
Umarım yarın güzel bir tur yaparız onunla.



Emin'le Gümbet sahilini geçip, Bitez'e doğru yokuşa sarıyoruz bu şahane havada.



Kaç gündür sert esen poyraz, bu gün yerini güneyden esen yumuşak ve sıcak melteme bıraktı.



Bitez sahilinde, denizin halinden de belli.



Yumuşacık bahar havası ve yakan bir güneş.



Bu da her kış bata çıka mahfolmuş bir yelkenli.



O yelkenlinin hikayesini bir başka yelkenli sahibi arkadaştan dinliyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.



Bir şeyler yeme zamanı diyor Emin.



Bisikletçi pedallar ve acıkır.



Safa Otel'e, Fatih'i görmek için uğruyoruz.
Fatih, "3 dk sonra yanınızdayım" diyor telefonda.



O gelmeden, bahçesindeki şu kocaman mandalinadan bir tane çalıyorum.
Emin "Herkes, hayatında 1 kez turunçu tadar" diyor.
Acı olduğunu, yenmeyeceğini söylese de ben tadına bakıyorum ve o kadar acı olmadığını görüp 1 dilim dışında hepsini yiyorum.
O 1 dilimi de Emin'e veriyorum tatlı olduğunun ispatı için.
"Demek ki durdukça tatlanıyormuş" diyor.



Fatih'in kızının eski bisikleti "Pembiş".



Fatih bizi, bir kahve içmeden ve güzel bir sohbet etmeden bırakmıyor.
Bu gün bizimle pedallayacak zamanı yok.



Bir yandan kahvemizi içip,



Bir yandan da güzel bahçesinden..



bisikletlerimizle birlikte..



bir kaç detay fotoğrafı alıyorum.



Bahçe kapısının anahtarı, kilit görevini üstlenmiş.



Her zaman güler yüzlü, ister İngilizce, ister Türkçe "İyi ki geldiniz" der..



Safa Otel.



Bodrum'a dönüp İhsan'la buluşacak ve Yalıçiftlik yollarında pedallayacağız.
Bağarası yollarından.



Kapıya teslim BBK kartı dağıtaraktan..



Artık bir tarih olmuş ağaçlara selam durarak.



...



Yolda karnımızı koyurup İhsan'ın gelmesini bekliyoruz ve gelince de arabasına balık istifi oluyoruz.



Mangalcı'ya gelince Emin'i bisikletlerin arasından tirbüşonla çıkarıp,



Kızılağaçtan,



Yalı'ya doğru akıyoruz.



Çok akışkanız biz.



Yalı kahvesinda sıvı takviyesi..



Yalı'ya gelinir de Çiftlik'e uğranmazsa Yalıçiftlik olmaz.



Çiftlik yolu biraz çıkıştır.
Dünyanın en kolay çıkışı.



Yattığı yerden benim ıslığımla ayaklanan ve gelip, ben pedallarken bacaklarımı yalayan bu kuçu da peşimize takılıyor.



Bir süre bizim sohbetimize dinleyici olarak katılıyor.



Konuştuklarımız onu pek sarmamış olacak ki "Bana müsade abiler" deyip efendice ayrılıyor yanımızdan.
Aferim, saygılı kuçu.



Çiftlik kahvesinde, seçim bayrakları filan kalkınca bir daha adımımı atmam sözümü yutup..



Adımımı atıyorum.



Biz adam gibi parkettik ama İhsan'ın yaptığına bak.
...



Temiz ve işlevsel bir WC.
Bir "aferim" de buna.



Çikolata-çay takviyesi.



Dönüşte, giderken gözüme takılanları fotoğraflamak için küçük duraklamalar..



Bazen duraklamadan..



Bazen de yakından çekmek için fazla yaklaşarak zaman kaybediyorum ve



Benim tavşanlar uzaklaşıyorlar benden.



Farketmez, yakalarım ben onları.



Bu da benim … gibi olmuş.
Ne anlam yüklerseniz o demek.



...



Köy tavuğu ...



Alttaki tabelayı sevmeyenler var burada.



Buraların hepsinin fotoğrafını çekeceğim bir turda.



Bizim tavşanlar yok oldular.



...



Onlar tavşansa ben de tazıyım..



Ot toplayanların bile fotoğrafını çekmeye devam ..



Tavşanlar arayı açıp duru..



Son durak … ...



Vay canına, bunlar iniş aşağı biraz basmışlar galiba.

Tabiki Çiftlik'te yakalıyorum bizim tavşanları.



Kızılağaç ...



Bir arkadaşım, bahçesinde, eski tip ve eski usulle trandil yapıyor. 



Bu da ikincisi.
Şimdi bile mükemmel görünüyor.
Bitmesini dört gözle bekliyorum.



Mangalcı kuçusu.



Çok severiz birbirimizi.



Aramızdan su sızmaz.



Bu sefer arkaya bisikletlerin yanına beni istifliyorlar.



Zor oldu ama..



Bir şekilde sığdım işte..


Bu üç nokta (…) gezimizi de burada sonlandırdık.
Yapımda ve yayında emeği geçen, bize bu ilhamı veren eş, dost ve hatta konuyla igisi bile olmayan tüm insanlara bu güzel dünyamızın bir parçası oldukları için saygı ve sevgi duyarak, teşekkürlerimizi sunuyoruz.
İyi ki varsınız.
Sizler olmasaydınız, bizler birer nokta olurduk, toplamda üç nokta (…) 
Her birimiz evrende birer noktayız.
(.) Nezih
(.) Emin
(.) İhsan


Daha fazla saçmalamadan bu günkü yazımı sonlandırayım ben en iyisi.
..
.



Hiç yorum yok: