10 Ocak 2014 Cuma

Tarçın

Tarçın

Sabah 8:00 de uyanıp, hızla kahvaltımı edip, bisikletime atlıyor ve 8:55 de Bitez kavşağında oluyorum.
İsmail'de aynı anda oraya varıyor.
"Belki Fatih gelecekti." diyor.
3-4 dk oyalanmak için fotoğraf çekelim o zaman diyoruz.


Günün ilk fotosu.


Olmadı bir daha çekelim.
Hah, şimdi oldu işte.


Bisikletlerimizin gözü yolda.



İsterseniz müzikle devam edelim. 




45 dakikada Turgutreis'e varıyoruz.
Yolda Ayten ve Ayşe arabalarıyla geçerken "Düt, Düüüt." diyorlar bize.


İsmail kahvaltı etmemiş çıkarken, o yüzden biraz oyalanıyoruz burada.
Oysaki diğer arkadaşlarımız bizi D-Marine de bekliyorlar.


Hemen gidip onlarla buluşuyoruz.


Orada sevip okşadıkları köpeciğe elveda diyor Ayşe.


Kahvelerin son yudumları alınıyor.


Poz veren pisi arşive katılıyor.


Kızlar bir araya geldiler mi kıkırdamadan duramazlar.


Erkeklerin suratı bir karış.
Hala mı uyanamadık yahu.


Hadi artık vedalaşın şu kahvelerle.


Neyse, yola çıkıldı.


Hava yine muhteşem.


D-Marine'deki köpüş de bizi takipte.


Nereye gideceğimizi bilir gibi önden önden koşturuyor itoğluit.


O önde biz arkada Akyarlar yoluna akıyoruz.


Keyifler yerinde.


Fotoğraf çekerek en öne geliyorum.


Köpüşün bizi bırakmaya niyeti yok.


Sanki biz onu takip ediyormuşuz gibi.


Neyse, yorulup geri döner diye umuyoruz.


Akyarlar yolu bisiklet için çok ideal.


Buralarda oturup da bisiklete binmeyen varsa kesin makarnacıdır.


Bizler de makarnayı çok severiz her sporcu gibi ama tv karşısında yayılıp göbek ve toto büyütmek bize göre değildir doğrusu.


Biz doğa ile kaynaşmayı severiz.


Köpüş bize değirmene kadar eşlik ediyor ve yol kenarındaki suya atıyor kendini.


Hayvancağız serinlemek için yatıyor suyun içine.


Belli ki ne zamandır böyle koşmamış.


Arkadaşlar çağırıyor, "Hadi, değirmen önünde fotoğraf çekinelim." .


En uygun ışığı yakalamak için yer arıyoruz.


Evet, artık çekinebiliriz.


Çekinmeyin rahat olun arkadaşlar.


Evet işte böyle.


Son bir çekinme.


Ardından hiç durmadan akyarlar balıkçılar kahvesine geliyoruz.


Burası şahane.


Belli ki bir süre burada dinleneceğiz.


Sabahnur, tura yeni katılan arkadaşı ile geri dönüp Gümüşlük'e gitmeye karar vermiş.


Biz de bir süre burada dinlenip ardından onlara katılmak için önce Turgutreis sonra da Gümüşlük'e pedallayacağız.


Güneşe ve manzaraya karşı yerlerini aldı arkadaşlarım.


Ben de onların manzaralarına biraz daha anlam katabilmek için karşılarına kuruldum.


Köpüşün dili dışarda ama aklı kazlarda.


Onu yanıma çağırıp sakinleştiriyorum.
Dinlensin de geri dönebilsin.


Herkes dinlenirken ben de fotoğraf turuna çıkıyorum.
İyi seyirler.








Çaylarımızı içip çikolatalarımızı mideye indiriyoruz.


Herkesin enerjisi yeniden yerine geliyor.


Akyarlar muhtarlığı önünde hatıra fotosu çekinmece.


Güzel oldu bu da.


Turgutreis'e varmadan küçük bir mola daha.
Dinlemek için yere yatan Tarçın (artık adı var onun) karnını gösteriyor bize.


Ayşe yanında taşıdığı 'her derde deva' kreminden Tarçın'ın karnındaki kızarıklıklara sürüyor.


Tarçın, yolda gördüğü her kediye, tavuğa ve ineğe havlıyor.


Giderken öndeydi ama dönüşte arkada kalıyor.


Çok yorulsa da Turgutreis'te kalmayıp yeniden bize takılıyor.


Sırada Kadıkalesi var.


Kadıkalesi sahiline varınca Tarçın kendini denize atıyor.


Ne kadar yorulmuş olursa olsun bizi bırakmaya niyeti yok.


Biz de hızımızı ona göre ayarlıyoruz.


İşte Gümüşlük.


Arada bulut gelse de güneş yeteri kadar bize enerji veriyor.


Anne ve yavrular.


Emzirme saati.


Gümüşlük delisi Özlem.
Aman duymasın.


Pisletler parka, biz çay bahçesine.


Tarçın'ın da beslenme saati.


Herkesin beslenme saati.


Emin görmese de elmalı kekimden onlara da ikram ediyorum.


Bıraksam hepsini yerler ama bırakmıyorum.


O da bana küsüyor.


Diğeri küsmekle kalmayıp kızıyor.


Füsun ve Tarçın aşkı.


Bence birlikte çok mutlu olurlar.


Belli ki balıkla beslenmiş.


Gümüşlük fotoğrafları;







Kedi cenneti burası.


Ama bu siyah pisi için pek cennet olmamış.
Kötü yaralanmış ama yaraları geçmeye yüz tutmuş.


Bayıldım buna.


Bi de buna.


Hele buna!


Yok artık..!


Gümüşlük sanatçılar çarşısı kış uykusunda.




"Tek rakibim THY" demek istiyor.


Herkes dost.


Her pisi poz.


Gurupta bir hareketlenme, sanırım köfte sıramız geldi.
20 dk demişlerdi.


O da köfte bekliyor.


İşte köfteler. 
Herkese geldi bana yok, meğer yazdırmak gerekiyormuş.
Oysa ilk ben gitmiştim aşçının yanına.
Neyse, söyledim, gelecek.
Diyorlar ki; "Sen yerken de biz bakacağız."
İyi de siz tok olacaksınız.


10 dk sonra benim köfte de geliyor.


Paylaştığım yetmemiş anlaşılan.


Tepeme çıkacak.


Bir öpücükle ödeşiyoruz.



Özel bir sandalyede özel bir insan.


Dönüşe geçtik.


Özlem bir foto daha istiyor, "Arbil görsün." diyor.


Turgutreis'e geldik.


Gurup arabalarına, İsmail ve ben Bodrum'a.

Yine şahane bir tur oldu yahu.
Toplam 70 km.





Hiç yorum yok: