23 Ocak 2014 Perşembe

Eller havaya.

Ne Ercü, ne Zeybep, ne Merzuka, ne Nuran.. hiçbiri yok.
Herkesin ya işi var ya da uyumayı bisiklete binmekten ya da hayvanlardan daha çok seviyorlar.
Bu inanılmaz güzel havaları bir daha bulmak uzun süre mümkün olmayabilir.
Ayrıca Gümüşlük'te hayvanlara yapılan acımasız bir saldırı var.
Bunca önemli ayrıntılara rağmen sabah kimseden ses yok.
Ben ve Fatih buluşup gideceğiz birazdan.

Saat 15:00 de hayvanlara yapılan saldırıların önüne geçmek için hayvan hakları derneği ve hayvansever insanların yapacağı çözüm arayışı toplantısında biz de yerimizi almak için sabırsızlanıyoruz.
Gümüşlük'e gitmişken de  oranın muhteşem sahil yollarında 32 km lik bir tur yapacağız toplantı saatine kadar.



10 dk öncesinden buluşma yerinde oluyorum.
Fatih birazdan arabasıyla gelir.


Bu da albüm kapağı olmazsa ben de bir şey bilmiyorum.


Gümüşlük'te ilk önce bu güzel kediyi görüntü kutuma hapsediyorum.


Ardından da güzel arkadaşlarımı.


Yeni bisikletçiler var aramızda.


Bu Gümüşlük kedileri biraz kavgacı galiba, bir çoğu arızalı.


Üzümlü kek yemeyi de çok seviyorlar.


"Ben de isterim mauw."  dedi.


Biraz korkak..


Biraz fazla oyalanıyoruz.
"Son 5 dakkaaaa.." uyarısı benden bu sefer.


Yeni pisletçilerin pisletleri gözden geçiriliyor.
Oysa gözden geçirilmesi gereken bacak kasları olmalıydı.





Bu günkü gurubun adı "Eller havaya."


Enerjim çok yerinde..
Hadi, ya pedallamaya başlayalım ya da ben "tutmayın beni" dansına başlayacağım.


Bütün ekibin iyi bir sürüş eğitimine ihtiyacı var bence.
Küçücük bir engelde bile herkes bisikletinden iniyor.


İlk yokuşun sonunda yeni bisikletçilerimizin elektrikli bisiklet almaları gerektiği anlaşıldı.


Neyse, devam edelim bakalım, ilk yokuşumuz 15m lik bir yokuştu.


Kızlar fotoğrafı çekilirken..
"Yine haremlik selamlık durumu konu olacak." diye mızıldıyorlar benim de fotoğraf çektiğimi görünce.


Kızlı-erkekli pedallamaya devam ediyoruz.


Fatih'in keyfi yerinde, "İyi ki gelmişim." diyor.


Füsun, Esen ve 2 yeni bisikletçi arkadaşımızı Turgutreis'te bırakıp Akyarlar'a doğru pedallıyoruz.


Fatih katkılı fener manzarası.




Sahil yolundan devam.


Güzel havayı gören bir çok insan yürüyüşe çıkmış.
Her zamanki lafımı atıyorum; "Bisikletiniz yok muydu?"


Küçük bir su molası.


Eski Fatih kadrajıma girme ve poz derdinde.
Teşekkürler Fatih.


Buranın manzarası inanılmaz.


Yeterli param olursa bu feneri satın alıp burada oturabilirim.


Solda yeni Fatih, sağda eski Fatih.


İki Fatih bulunca, kızlar dilek tutma yarışına girdi tabi.


Bahar'ın dileği ne acaba?


Ayten sesleniyor, "Neziiiih, benim de resmimi çek."
Filiz Akın pozu.


Ben de bir Brad Pitt pozu verem gari.



Böyle olmaz.


"Eller havayaaaaa.."


"Bi tane dahaaaaa…"


"Aferin sizeeeeee.."


"Benim babamın adı Hüseyini, şu karşıdaki de Hüseyin Burnu'ymuş, bi fotoğrafımı çek usta." der de ben Emin abimi kırar mıyım?
Elbette hayır. 
Benden daha fit mi bu adam?


Ya iki dakka dedikodu etmeden durun bi.


Bir gün benin olacaksın.
Bu da benim dileğim.
Bakmayın böyle dediğime, önünde çektiğim fotoğraf bana yeter de artar bile.


Akyarlar balıkçılar kahvesine vardık sonunda.
1 saattir burada bekleyen Serdar, "Neredesiniz yaa, ağaç olduk burada."


Onlar, Fügen'le ikisi Bodrum'dan bisikletle geldiler.
Biraz erken çıkmışlar yola.


Fügen'de hiç mızıldama yok.


Deniz' de aramıza yeni katıldı.
O da artık elektrikli bisikletli.
Onlarınki spor değil, gezme.


Aklım bu kazlarda.


"Bunların sahibi yok galiba Erkan, 'portakallı kaz' yapmayı denedin mi hiç?"


Bence nefis olur.


Kazların bu düşüncelerimden haberi yok tabi.
Yakında olabilir ama..!


KTM timi dönüş yolu için hazır.
Ayşe ve Fatih KTM ci.
Onları kutsuyorum.


Gerçekten çok güzel görünüyorlar.


Bana rağmen..!


Ekip yine mükemmel bir toplu sürüş gerçekleştiriyor bu gün.


En arkada elektrikli bisiklet kullanıcıları.
Bize saygıları sonsuz.


Yine de Gümüşlük'e ilk onlar geliyor.
Ne oldu saygıya?


Elektriksiz bisikletliler biraz geriden geldiler ama spor yapmanın keyfinden ağızları kulaklarında.


"Yaşasın bisiklet be yau."


"Ayşecik köy yolunda."


Güzel Gümüşlük köyü.

….


Gezimizin sonunda, sevgili hayvanlarımızı korumak için alınacak tedbirler ve yaptırımları konu alan toplantıya katılıyoruz.


Bu güzel köye gölge düşüren "köpek zehirleme" rezilliğini konu alan bu toplantıda, bunu yapan kişi/ler lanetle anıldı ve bunu önlemek üzere elimizden gelen herşeyi yapmaya söz verildi.


Biz de insan olarak buradayız elbette.
Bu "hayvansever" lafına gıcığım ayrıca.
"Hayvansevmez" diye bir insan olabilir mi?


Konuşulanlara fikirlerimizle katıldık.
Genel fikir, sahildeki köpek düşmanı bir esnaf (umarız 1den fazla değildir) olduğu yolunda.
Müşterilerinin rahatsız olduğu gerekçesi ile bunu yapmayı kendinde hak görmüş olabilir.
Ancak böyle biri sahilde bir çok yere zehirli kıyma bırakmış olabilir.

Bir canlıyı zehirleyerek öldüren kişinin insanlıktan nasibini almamış bir yaratık olduğunu biliyoruz.
Onu bulmamız mümkün olmayabilir, bulsak ne olacak ki?
Nasıl bir ceza ona ders olabilir ki?
Yapılacak şey, onu bezdirmek korkutmak ve bu eylemi bir daha yapmaktan vaz geçmesini sağlamak olabilir.

Bunun için bölge halkı olarak yapılacaklar konuşuldu.

Umarız, alınan kararlarla yapılacaklar, bu vahşetin yinelenmesine engel olabilir.





Hiç yorum yok: