1 aylık Kabak macerası, ardından 1 hafta bayram hengamesi derken bisiklete binmeyi unutayazdım az daha.
Kerim'in "Hadi." demesiyle harekete geçiyor ve hemen bir pazar organisazyonu yapıveriyoruz.
Güvercinlik'te, Meşelik sapağında Ercü ile buluşmak üzere bisikletleri Kerim'in arabaya yükleyip yola çıkıyoruz.
Meşelik yolunun girişinde arabayı park ettiğimiz yerde çöp yığınları etrafa saçılmış durumda.
Bisikletlerimizi hazırlayıp Ercü'yü bekliyoruz.
Ercü' de gelince yola çıkmaya hazırız.
Ekip tamam.
İlk köy kahvesinde çaylarımızı içerken, Kerim'in yeni bisikletine taktığı barendlere göz koyuyorum, o da beni kırmayıp kendi bisikletinden söktüp Türker'in bisikletine takıyor.
Pek yakıştı doğrusu. Ayrıca uzun yolda eldeki uyuşuklukları azaltıyor bu nesne.
Yeniden köy yollarına dalıyoruz ve yolda gördüğümüz ilk çeşmede yeniden mola veriyoruz.
Şansımıza çok güzel incirler buluyoruz orada.
Taze meyvanın verdiği enerji ve canlılığı hiçbir besinde bulamazsınız.
Devam ettiğimiz yolda bir de şahane üzümler buluyoruz.
Saldırıyorum.
Saldırılmayacak gibi de değil hani.
Daha sonraki köy kahvesinde yine mola.
Ter içindeyiz ama keyifler yerinde.
Ercü bizi çok güldürdü bugün.
Onun da keyfi yerinde, "Artık bisiklet sezonunu açtık, havalar gittikçe serinler, yeniden gezilerimize başlayalım." diyor.
Pazar günü erkekler ailelerini denize göndermişler, kendileri kahvede arkadaşlarıyla okey oynayıp sohbetler ediyorlar.
Bir başka sapakta ne yapacağımızı bilemeyip, karşımıza çıkan iki yoldan birini seçip yolumuza devam ediyoruz.
Özlemişiz tur eğlencelerimizi.
Verelim coşkuyu.
Mumcular'a girmeden, Doktorlar sitesine gidip denize girmeye karar veriyoruz.
Sıcak yüzünden bu günkü gezimizi bu şekilde bitiriyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder