23 Ağustos 2013 Cuma

Bodrum

Bodrum'da hayata baktığım yerlerden biri. Ahmet'in dükkanı!

Gecenin geç saatlerinde, genelde evde sıkılıp kafamı açmak(!) istediğim gecelerde, onun dükkanının önünde, her zamanki yerime kurulup, geleni geçeni seyrederken biramı yudumlarım. Yakındaki kuruyemişçiden aldığım tuzlu fıstık da mezesi.
Orada otururken gelip geçen insanlarla beslenirim.
Tatile gelmiş olanlar ya da işlerine gelip gidenler arasında kimi zaman yıllardır görmediğim arkadaşlarımı da görmek benim için sürpriz olur.
Kimi zaman öyle insanlarla tanışırım ki hayatımı yeniden biçimlendirirler. 
Kimi zaman da yoldan geçen, zaten bildiğim sokak hayvanları bile hayat hakkında öğretiler sunarlar.
Sokak hayvanları ile sokak insanları arasında ayırım yapmam. Her biri benim için değerlidir.
O sırada geçerken "Sen de bira içiyorsun. Nerede tuvalete gidebilirim?" diyen kişiye en yakın barı kullanması tavsiye ederken, dizimi yalayan köpeciğe de fıstığımdan ikram ederim.
Elbette, fıstık verdiğim sokak köpeği ile o akşam tanıştığım yazar ile aynı iletişimi kurmuyorum ama hep aynı zaman diliminde hayatıma girerler. Bu benim için tuhaf bir ironidir.
Ne diyorum ben? İroninin tuhaf olmayanı mı vardır?







Hiç yorum yok: